Bağrı yanık gönüllerin dualarına icabet edildiği bir vakt-i seherde kır saçlı adam, sabah namazını kılacağı doğup büyüdüğü mahallenin camisine yöneldi. Fakat güneşin doğmasına yarım saat varken tekbirle namaza duran imamın daha yeni yeni mihraba geçtiğini ve cemaatin de henüz saf tutmaya başladığını göz ucuyla bakıp fark ettiğinde caminin önünden geçen arabasının hızı 50 km gösteriyordu. Her daim sesine hayran kaldığı imam efendinin bu sabah, namazı biraz geç kıldıracağını fark edince sessiz sakin yolda ağır ağır geriye vites yaptı.

Aracını park ettikten sonra Corona virüs salgının mecbur kıldığı siyah maskesini takıp seri adımlarla camiye girdi. Ne tarafta saf tutayım diye bakınırken seyrek saflar yerine cemaatin arka safında, bir baba ve üç evladını görünce, muazzam bir mutluluk hissetti yüreğinde. Babanın en yakın yamacında, kendisini güvenli hissedecek olan küçük kardeş, el bağlamış huzur içinde... Onun sağ yanında bir büyüğü huşu ikliminde... Onunda sağında, tüm bu güzelliklere vesile olan hafız evladı vardı.

Yatay hale getirip hepsinin birlikte secde edebileceği mavi renklerin hakim olduğu bir seccade yine salgın kurallarını anımsatıyordu. Güzel kıraatle davet edilmiş iki rekatlık sabah namazının farzın edasının hemen ardından sıralanmışcasına caminin cümle kapısına yürüdüler. Her birinin yürüyüşünde sabahın bu saatinde babaları ile beraber camide namaz kılmanın ve kardeşliği hissetmenin belki de sıcak bir çorbanın lezzetini tadacak olmanın derin huzuru vardı.

Kır saçlı adam, hemen peşlerinden yetişti. Bir çizgi film kahramanı olan Red Kit'in, annelerine bir çiftlik almak için bazı kanunsuz yollara sapan ve çizgili pijamaları ile dört kardeşi hatırladı. "Dalton kardeşler gibisiniz" gibi deyiverdi. Sayılarının dört olması ve sırayla çıkışları benzetmeye sebep teşkil etmişti. Kır saçlı adam "Hayırdır İsmail Hocam?" diye sorunca "Safa'nın dersini dinleyecektim, kardeşleri de uyanınca, birlikte bir çorba içelim" dedik. Buyurun birlikte içelim." Kır saçlı adam Kur'an okuyuşunu beğendiği imamı dinleyip geleceğini kastederek "siz gidin ben de gelirim" dedi.

Kır saçlı adam en son camiden çıkıp da siyah arabanın arka tarafına oturmuş üç kardeşi görünce şaşırdı. Zira onları çorbacıda sanıyordu. Babanın onca ısrarına rağmen bu tatlı aile saadetinin fotoğraf karesi içinde yer alamayacağını bir mazeretle bildirince çocukların burunlarına çorba kokuları gelmeye başlamıştı bile.

Babalarının çorba ikramı ile günü başlatacak olan çocuklar belki uyuyacaktı. Lakin hafız olan abileri dersini okuyacaktı babasına. Hafızlığını bitirmişti şimdi ise pekiştirmek için her harfine on sevap yazılan ilahi kelamı, anlamını ruhunun derinliklerine, telaffuzunu dilinin maharetine bağlamak istiyordu.

Bu, dört evlada sahip baba, vakt-i zamanında dört çocuğu ile beraber cihada çıkan bir kadın sahabiyi hatırlattığı için gururlu bir hüzün kapladı içini kır saçlının.

Büyük eylem, büyük bir gıptayı da hak ediyordu. Ön teker, nereye giderse arka teker oraya gider, kuralı gereği abinin güzeller güzeli örnekliği babayı da sevindiriyor ve her daim Rabbine hamddetmeye vesile oluyordu. Çünkü eğer gerçekleşirse o evde dört tane hafız aynı sofrada yemek yerdi. Anne babanın gayreti ile birbirlerini gönülden seven kardeşler, sıcak çorbadan yudumlarken gelecekteki güzelliklerin yol taşlarını diziyorlardı. Gerçi sıcak çorba ağızlarını yaksa da lezzeti için değerdi. Hayatın tadı bir çorbanın içinde saklıydı sanki.