"... Haramdan Sakın" başlığı altında okumuş olduğum roman serisinin son kitabıydı bu. Genç hanım yazarımız Merve Özcan, heyecan dolu tatlı üslubuyla kaleminin maharetini gözler önüne sermiş bir kez daha. Evvelden okuyucuları tarafından övgüsü yapılmış bir kitabı okumak çok pratik oldu.

Baş kahramanımız Ömer, eğlence yeri gibi bir bardan derdest edilip emniyete getirilmiş zengin şımarık gençlerin de içinde bulunduğu bir grup kıza, başını kaldırıp bakmamıştı. Bu tutumuyla genç kızlardan birinin "gönlünü titretmiş" bir komiserdi. Yirmi yedili yaşlarda, oldukça yakışıklı, boylu poslu, güçlü, kuvvetli olmasından ziyade gözlerini haramdan sakınması ile Betül'ü etkilemişti. Üniversite ikinci sınıfta kaydını dondurmuş ve gününü gün etmek için eğlence mekanlarında ömrünü tüketen özgür bayanın aklına takılıp kalmıştı bakışlarını terbiye etmiş komiser Ömer.

İşte biz bütün hikayeyi bu bayanın ağzından dinliyoruz yani Betül'ün. Komiser Ömer'e olan kızgınlığı önce tutkuya sonra da adını koyamadığı bir aşka dönüşünce işler bir başka renge bürünüyor. Yakışıklı komiser, onu başından savmaya çalıştıkça yerçekiminden kurtulması mümkün olmayan Betül, ailesinin "gerici, yobaz" dediği bu insanları savunmaya çalışıyor.

Nasıl tanıştığını pek hatırlayamadığım Fatma Teyzesi ona "Betül'üm, canım Betül'üm" diyerek sımsıcak yüreğini açmış. Ne kıyafetine ne de düşüncelerine müdahale etmiyor. Burada okuyucuya bir mesaj da var sanırım. İmanı bütün bu teyze, gönlünün muhabbetini çağdaş görünümlü kızla paylaşmış. Betül, sık sık yurtdışına iş gezilerine çıkan ailesiyle aynı konu üzerine tartışınca "abi" gözüyle baktığı yakın arkadaşının evinde birkaç gün kalırken onun başka kızlarla kötü hallerini görür ve iğrenerek onun evinden apar topar kaçar. Evine gidemez, sokakları mekan tutmuştur.

Sığınacak tek kapı Fatma Teyzesinin evidir.

Fatma Teyzenin evine gittiğinde onu yakın birkaç sokak ötede oturan arkadaşı Hatice'nin evinde olduğunu öğrenir. Hatice Teyze diye sesleneceği bu kadın da Komiser Ömer'in annesidir. Bunu öğrenince eli ayağına dolaşır Betül'ün. Teyzeler, genç kızın üzerinde herhangi bir baskı yapmadan onun yanında namaz kılar, Kur'an-ı Kerim okurlar ve tatlı tatlı muhabbet ederler. Komiser Ömer de birkaç defa bir vesile ile emniyete yolu düşen Betül'ü orada görünce şaşırmıştır.

Tabii romanın hepsini burada anlatmanın bir anlamı yok fakat, benim için, bizim kültür dünyamızı anlatması vesilesiyle çok değerli ve kıymetli bulduğumu söylemeliyim.

Lakin sadece bu değildi beni etkileyici sebeplerden biri. Romanda usul olarak yazar, birkaç cümlenin ya da birkaç tutumun ardından yapmış olduğu psikolojik tahlillerde tam kadınca bir duyguyu, hatta kadın bakış açısını ortaya koyabilecek düzeydeydi.

Bazı dini detayları ortaya koysa bile Betül'ün hırçın bir karakter olması ve dik başlılığı ile bugünkü gençlerin sanki dikkatini cezbedecek "kavgacı aşkların" bir versiyonu gibi geldi bana. Bir taraftan göz rengine, bir yandan alnına düşen saçlarına aşık olduğu ama aşk kelimesini hiç kullanmadığı komiser Ömer'in dini yaşantıya olan bağlılığı onu derin düşüncelere sevk etmişti.

Bu arada Hatice Teyzenin evinde kalma zorunluluğu ortaya çıkınca annesi, komisere "artık sen kendine kalacak başka bir yer bak oğlum. Misafirimiz evde olduğu müddetçe sen eve gelme. İnsanlar yanlış anlar ve dinimize göre de uygun değil." demiş olması. Dini yaşantıdan habersiz, özgürlükçü insanlara çok garip gelse de benim çok hoşuma gitti. Başına bela açan, dinden imandan uzak hoppa zengin bir kızın, evinde misafir olması vesilesiyle başka mekanlarda gecelerini geçirir Ömer. Eve gelip gittiğinde bakışlarının kayması sonucu annesinin sert uyarısı ile karşılaşır. "Gözlerini haramdan sakın" nasihatini alınca haddini de bilmiştir. (DEVAM EDECEK İNŞALLAH!)