RAMAZAN YANMAK VE YAKMAK DEMEKTİR

Benim gibi sözlük okumayı seven kaç adam daha vardır, bilmiyorum. Bir ara kendime program yapmıştım. Sabah bir sayfa, gece yatmadan önce bir sayfa sözlük okurdum. Bu alışkanlığı nerden kaptım bilmiyorum. Kelimelerin, isimlerin anlamları ,kökleri, nerden geldikleri hep ilgimi çeker.

Bu alışkanlığımın bir sonucu olarak bu bölümde Ramazan?a ait kavramların anlamlarını sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

K.KERİM?DE İSMİ GEÇEN TEK AY

Ramazan nedir? Ramazan; hicri takvime göre yılın dokuzuncu ayı olup dinimizce kutsal sayılan bir aydır.

Müslümanlar bu ayda oruç tutarlar. Ramazan ayının kutsal sayılmasının sebebi sahip olduğu birtakım özelliklerdir. Bu özelliklerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

1. Kuran, Ramazan ayında indirilmiştir.

2. Ramazan, Kuranda ismi geçen tek aydır.

3. Kuranda bin aydan daha hayırlı olarak nitelenen Kadir Gecesi bu aydadır.

4. Oruç ibadeti bu ayda yerine getirilir.

5. İtikaf, fitre, teravih namazı gibi ibadetler bu ayda yerine getirilir. 6. Bu ayda yapılan ibadetlerin sevabı diğer aylarda yapılanlara göre daha fazladır.

Ramazan kelime olarak Arapça bir kelimedir. Ramazan kelimesi Arapçada çok ısıtmak ve çok sıcak olan anlamlarına gelir.

Ramazan ayında tutulan orucun açlık ve susuzluk sebebi ile bedene verdiği yanma hissi ve orucun günahları yakıp yok ettiğinden ötürü Ramazan isminin kullanıldığı söylenir.

Hz. Enesden rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber, Ramazan ayında günahlar eriyip yok olduğu için bu aya Ramazan isminin verildiğini ifade etmektedir.

ORUÇLU İKEN YAPILAN YANLIŞLAR

Birinci yanlış: Orucu sigara ile açmak.. Adam orucunu sigara ile açıyor. Mide için ne büyük bir cinayet? Oruçlu iken sigara içemedi ya, gündüz açığını kapatmak için adeta saldırır sigaraya. İftar ile sahur arasında sigara içme rekoru kırılır. Keşke içmese?

İkinci yanlış: Tok karnına yatmak? Sahura kalkıyor. Tıka basa yiyor. Ardından tok karnına yatıyor. O uyumaya çalışırken midede savaş var. Keşke sahurdan sonra hemen yatmasa? Sahurda sindirimi kolay yiyecekler yiyip, en az yarım saat sonra yatılmalı.

Üçüncü yanlış: İftar ve sahurda bol bol çay içmek? Oruç tutmanın bir parçasıymış gibi çay içip duruyoruz.

İftar sofrası ile ilgili ana kuralımızı tekrar edelim: Yavaş ye. Acele etme. Sulu yemekleri tercih et. Çorba ile başla. Ara ver. Sonra ye.


DELİYE HER GÜN BAYRAM


Delileri ve delilere dair yazılanları severim. Delisi olmayan bir mahalle, bir kent düşünemiyorum. Son günlerde İnegöl?ün delilerini görmez oldum. Sayıları mı azaldı, akıllandılar mı, bilmiyorum? Kim deli, kim akıllı o da tartışılır.

İşte delilere dair bir yazı:

?Eski bir deyim vardır. Deliye her gün bayram diye. Eski Ramazanlarda deliler kendilerini daha ziyade Ramazan aylarında gösterirler, özellikle de İstanbul sokakları, cami avluları, onlarla dolar taşardı. Fakat hepsi de sevimli delilerdi. Hafif ve tatlı deli tipleri yani. Bunlar 30 Ramazan boyunca tekkeleri, dergahları dolaşır, oralarda verilen iftar sofralarına otururlardı.

Bazen de konaklardaki iftarlara giderek, akıllıların bile beceremeyeceği esprili sözlerle herkesi gülmekten kırıp geçirirlerdi. Ramazan delileri diyebileceğimiz meczuplardan tatlı bir sima da Eyüplü Deli Hidayetti. Eyüplü idi ama daha ziyade Çemberlitaş civarlarında dolaşırdı. Hidayetin deliliği saat sorma üzerine idi. Her rastladığı kişiye; İftara ne kadar var? diye sorardı.


DELİ HİDAYET VE ÇIPLAK OSMAN

Deli Hidayet, bu kadarla da kalmaz, o semtteki evlerin kapılarını çalar, kapıyı açan kadına isterse genç kız olsun; Hanım nine, topun atılmasına ne kadar kaldı? diye sorardı. İftar vaktine 5-10 dakika kala yine bir evin kapısına asılmıştı. Sık sık bu kapıyı çalıyor, evin büyük hanımına; İftara ne kadar var? diye soruyordu. Defalarca çalınan kapıyı açmaktan tepesi atan ihtiyar kadının nihayet sabrı tükenmişti. Son defa kapıyı açtığında Yine mi sen? diye tokadı patlatınca bizim Deli Hidayet; Çok şükür iftar topu patladı diyerek cebindeki zeytini çıkartıp orucunu açıvermişti.

Bir diğer sevimli Ramazan delisi de Çıplak Osman Dede idi. Yaz kış çıplak gezen saçlı sakallı bu sevimli İstanbul delisi, çoğunlukla Laleli Camiinin önündeki kaldırımlarda otururdu. Bir gün devrin padişahı Sultan Dördüncü Murat, kıyafet değiştirerek oradan geçerken Çıplak Osman Dede kendisini tanıdı ve yolunu keserek seslendi; Neden kendini benden gizliyorsun? Validen Kösem Sultan kaç yıldır dul. Onu benimle evlendir de ikimiz de bayram edelim. Bu sözler o hiddetli padişahı bile güldürmüş, hiçbir şey demeden oradan uzaklaşmıştı.?

SÖVÜP SAYMAK ORUCU BOZAR MI?

1.SORU: Ramazan günü, sahurdan sonra veya gündüzün uyuyan biri ihtilam olsa, uyurken iradesi dışında banyo yapması gereken bir durum başına gelse, orucu bozulur mu?

CEVAP: Bozulmaz. Uyanınca banyo yapar ve orucuna devam eder.

2.SORU: Oruçlu kişi normal banyosunu yapıp yıkanabilir mi?

CEVAP: Ağza su kaçırmamak şartıyla oruçlu kişi suya girebilir, yüzebilir, banyo yapıp yıkanabilir.


3.SORU: Oruçlu kişi birine sövse ve hakaret etse orucu bozulur mu?

CEVAP: Öncelikle şunu belirtelim: Başkasına sövmek ve hakaret etmek haramdır. Kul hakkıdır. Ramazan ayında olsun, Ramazan dışında olsun bir Müslüman?a, sövüp saymak yakışmaz. Böyle bir davranış orucun ruhuna aykırıdır. Orucun bereketini giderir, sevabını zedeler. Ancak orucu bozmaz.

SULTAN ALPARSLAN?IN SON SÖZÜ

Selçuklu Devleti hükümdarıdır. Malazgirt zaferi ile Anadolu?nun kapılarını Müslüman Türklere açmıştır. Malazgirt günü askerlerini toplayan Alparslan atından inerek secdeye varmıştı ve; ?Ya Rabbi Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. bana yardım et; diye dua etmişti. Sonra atına binerek askerlerine dönmüş ve; ?Ey askerlerim Eğer şehid olursam bu beyaz elbise kefenim olsun.? Demişti.

Teslim aldığı bir kalenin hain komutanı Alparslan ?ın huzuruna çıkarıldığı sırada Sultan?a hücum edip, hançer ile yaraladı. Yusuf?u derhal öldürdüler. Fakat Sultan Alparslan da aldığı yaralardan kurtulamadı. Dördüncü günü, 25 Ekim 1072 tarihinde öldü. Son sözlerinden biri şu idi: ?Akıllı ve tecrübeli bir adamın bana iki nasihati vardı. Birincisi:Kimseyi hakir görmemek. Diğeri de kendi kuvvetiyle gururlanmamak.?

?Her ne zaman düşman üzerine azmetsem, Allahü tealaya sığınır, O?ndan yardım isterdim. Dün bir tepe üzerine çıktığımda, askerimin çokluğundan, ordumun büyüklüğünden bana, ayağımın altındaki dağ sallanıyor gibi geldi. ?Ben, dünyanın hükümdarıyım. Bana kim galip gelebilir?? diye bir düşünce kalbime geldi. İşte bunun neticesi olarak, cenab-ı Hak, aciz bir kulu ile beni cezalandırdı. Kalbimden geçen bu düşünceden ve daha önce işlemiş olduğum hata ve kusurlarımdan dolayı Allahü tealadan af diliyor, tövbe ediyorum. La ilahe illallah Muhammedür resulullah...? diyerek şehid oldu.

Mezar taşında şunlar yazılıdır: Alparslan?ın haşmetini görenler, gelin de şimdi toprağın altında yattığını görün.

EN BÜYÜK HEDİYEMİZ: SEVGİMİZDİR

Efendimiz buyurdular ki:?Hediyeleşiniz Şüphesiz hediye sevgiyi çoğaltır, kalbin fesat ve şerrini giderir.?

1-Efendimiz verilen hediyeyi kabul eder ve hediyeye karşılık verirdi. İnsanları hediyeleşmeleri için teşvik ederdi. Hediyeleşmek sevgi ve saygının ifadesidir. Hediyeleşmek; ?seni seviyorum? cümlesinin somut ifadesidir. Hangimiz hediye aldığında mutlu olmaz?

2- Hediyede karşılık beklenmez. Hediye sonucunda bir bedel istenmez. Hediyeyi anlamlı kılan ve diğer maddi kazanımlardan ayıran en önemli özelliği: karşılıksız olmasıdır. Hediye vermenin çok önemli bir sünnet ve ibadet olduğunu unutmayalım. Hediye vererek sevdiklerimizi mutlu edelim, olur mu? Bazen bir selam ,bazen bir tebessüm ,bazen bir dua en kıymetli hediye olur insan için. Sevgimiz en büyük hediyemizdir.

3- ? Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez? anlayışını hediyeleşmek ile karıştırmamak gerekir. Menfaat ve çıkar karşılığı, yetkililere verilen hediyeler, dinimizce rüşvet sayılmış ve lanetlenmiştir.

DAVULUN SESİ UZAKTAN HOŞ GELİYOR

Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi?nde Milletvekili olmuştu.

Bir gün yine bazı dostları meclise ziyaretine gelmişti. Sohbet esnasında dostları kendisine, o günlerde isimleri çokça geçen bazı devlet adamları hakkındaki düşüncelerini sordular.

Mehmet Akif Devlet adamlarından yana çok dertli idi. Akif in cevabı bir tavsiyeden ibaret oldu:

? Ülkenin geleceğinden ümit kesmek istemiyorsanız, büyük adamları yakından tanımayınız.

OT, DEYİP GEÇMEYİN

Sap saman.. Çiçek, ot, diken deyip geçmeyin. Bitkilerin varlığı, yeryüzündeki biz canlıların hayatının devamı için vazgeçilmez bir unsurdur. Yani ot deyip geçtiğimiz bitkiler, birçok insandan daha çok katkıda bulunmaktadır hayata. Bilakis bir çok insan hayatı tüketip , dünyanın doğasına zarar verirken , bitkiler yaşamı dengede tutmaya çalışıyor.

Kendimize şu soruyu soralım: İnsan yaşamı için en önemli unsurlar nelerdir? Bu sorunun cevabı olarak akla elbetteki oksijen, su, besin gibi temel ihtiyaç maddeleri gelir. İşte tüm bu temel maddelerin yeryüzündeki dengesini sağlayan en önemli faktör bitkilerdir.

Bundan başka yine yeryüzündeki ısı kontrolünün sağlanması, atmosferdeki gazların dengesinin korunması gibi, sadece insanlar için değil bütün canlılar için son derece büyük önem taşıyan başka dengeler de vardır ki; bütün bu dengeleri sağlayanlar da yine yeşil bitkilerdir.