Beni köşe yazılarımdan, sosyal medyadan takip edenler bilir. Son 1-1,5 yıldan beri Erdoğan ve AK Parti'nin siyaset tarzından hoşlanmadığımı ifade ederim. Eleştiririm.

Demokrasi aynı zamanda eleştiri rejimidir. Doğruları alkışlar, yanlışları eleştirirsiniz. Muhalefet bunun için vardır. Parti içinde dahi aynı ideolojide olan insanlar eleştirilere başladı mı 'Parti içi muhalefet' diye bir grup oluşuverir.

Ama şunu net ifade edeyim; 15-16 Temmuz başka bir şey. Hain bir grubun bu ülkenin mevcut yönetimini ele geçirme çabasını karşıdan izleyip; tiyatro-oyun saçmalığına giremem.

Darbeciler bu ülkenin yönetimini ele geçirirken; çıkıp da seçilmiş bir Cumhurbaşkanına, seçilmiş bir hükümete sövdürmem, laf ettirmem.

Belki de 16 Temmuz'a bambaşka uyanacaktık. Birçok kişi bunun farkında değil. Giden sadece Erdoğan ve arkadaşları olmayacaktı. Geleceğimiz, umudumuz, yavrularımızın yarınları gidecekti.

AK Partinin yönetim kademesinde yer alanlar, karşı komşunuz, en samimi arkadaşınız, ağabeyiniz, kardeşiniz gözaltına alınacak; belki de tutuklanacaktı. İçeride işkenceler görecekti. Buna büyük ihtimal biz gazeteciler de dahil olacaktık.

Ekonomi yerle bir olacak, mal satamayacak, eve ekmek götüremeyecektiniz. Bırakın facebook'ta yazmayı, internetiniz dahi bir müddet olmayacaktı.

Yurtdışına çıkamayacak, yolda yürürken dahi büyük bir endişe içinde hareket edecektiniz.

Bu olaylar biter, biz yine Erdoğan'ı eleştiririz, AK Parti'yi eleştiririz. Doğru yaparsa alkışlarız. Oy veririz yada vermeyiz. Eğer devrilecekse onu da biz sandıkta yaparız. Askerler işini yapacak; biz de işimizi yapacağız.

Şunu iyi bilin ki darbeciler başarılı olaydı onlar aleyhine bir tek cümle kuramazdık. Ülkemizin, devletimizin kıymetini bilelim.

Şöyle bitireyim; zor zamanda devletimin yanında oldum, olacağım. Yanlış yaptıklarında da çekinmeden yazdım, yazacağım.