"Paşa Yiğit", bir özel isimdir; Yıldırım Beyazıt (1389-1402) devrinin ünlü akıncı komutanlarındandır. Aşık Paşazade'nin kaleme aldığı "Tevarih-i Al-i Osman" adlı eserinde verilen bilgiye göre, Paşa Yiğit, Saruhan/Manisa çevresinde yaşayan bir yörük oymağının lideri iken, devletçe yabancılara karşı uygulana gelen tuz satma yasağına uymadıkları için Balkanlara sürgün edilmiş bir yörük ailesine mensuptur .

Balkanların Türkleştirilmesi politikasının bir aracı olarak kullanılan sürgün ve iskan politikası, Orhan Gazi (1326-1361) devrinde başlamıŞ, Yıldırım Beyazıt (1389-1402) devrinde de -değişik vesileler bahane edilerek- bu politika yine uygulanmıştır.

Sözü edilen politika gereği, Paşa Yiğit ve başında bulunduğu yörük oymağı, Çanakkale Boğazı üzerinden Balkanlara sürgün edilmiştir. Balkanlar'da "Alay Beyleri" unvanı ile şöhret bulan Paşa Yiğit ve arkadaşları, 1389 yılında vuku bulan Birinci Kosova Savaşı'nda önemli akınlara imza atmışlardır.

Bu sebepten Paşa Yiğit, Üsküp'ün fethinden sonra buranın ilk Sancakbeyi olmuştur . Uzunca bir süre Üsküp Sancak Beyliği yapan Paşa Yiğit, Sırp krallık hanedanına mensup "İshak" adlı zeki bir genci manevi evlat edinmiş ve kendi evlatları ile birlikte onu da güçlü bir akıncı olarak yetiştirmiştir.

Bu İshakpaşa, Osmanlı tarihinde: "Mühtedi, Kraloğlu ve Sarı" lakapları ile anılacak ve Türk kökenli diğer İshak Paşalardan ayrılmaya çalışılacaktır. Devşirme İshak Paşa, -manevi babası olan Paşa Yiğit'in 1413 yılında azlinden sonra Üsküp sancakbeyi olmuş ve uzun yıllar, "Gazi İshak Bey" unvanı ile Balkanlar'da gerçekleştirilen tüm başarılı hizmetlere bu Gazi İshak Paşa imzasını atmıştır.

Paşa Yiğit, Yıldırım Beyazıt'ın Ankara Çubuk Meydan Muharebesi'nde mağlup olması ve ardından da hüzünlü bir şekilde hayata veda etmesi- sonrasında Yıldırım Beyazıt'ın oğulları arasında başlatılan kanlı iktidar mücadelesinde yer almak istememiştir. 12 yıl süren fetret devri başlayınca Paşa Yiğit, Üsküp Sancak Beyliği'nden ayrılmıştır. Üsküp'ten ayrılınca da Bursa'ya gelerek adına bir mescid inşa ettirerek etrafında yeni bir mahalle oluşturmuştur. Bursa'nın eski mahalleleri arasında yer alan bu mahalle, günümüzde "Köhne Yiğit Mahallesi" olarak anılmaktadır.

Paşa Yiğit'in öz oğlu Turahan Bey de babası gibi şöhretli bir akıncı komutanı olduğundan o da Balkanlar'da "Turahanlar" adıyla şöhret bulmuştur. Batı Trakya'da Yenişehir/Larissa şehrini ve çevresini feth eden Turahan Bey, Yunanistan fatihi olarak şöhret bulmuştur. Bu zatın hayri eserleri, Kırklareli coğrafyasında ve "Kırk Kavaklar Köyü"ndedir.

Bursa'da, adına, inşa ettirdiği cami merkezli mahallesinde yaşayan ihtiyar Paşa Yiğit, siyasi konjoktür gereği burada da huzurlu olamayınca İnegöl coğrafyasında kurduğu çiftliğine çekilmiş ; azadlı kölelerinden ve de ailelerinden oluşan küçük bir topluluk ile birlikte kurduğu çiftlikte ziraatle meşgul olmuştur.

Bu sebepten Paşa Yiğit, "Niğdih Baba = Çiftçi Baba" diye anılmaya başlamıştır. Takriben 1416 yılında vefat eyleyince çiftlik merkezindeki mescid karşısına -bir diğer ifadeyle- köy meydanına defnedilmiştir. Halk arasında zamanla gerçek kimliği unutulmuş, bir müddet " Lala Yiğit " diye anılmış; daha sonraki yıllarda "Yiğit Baba " diye anılmaya başlamıştır. Günümüzde ise "Baba" kelimesi de unutulmuş, sadece "Yiğit" diye anılmaktadır.

Üsküp Sancakbeyi olan Paşa Yiğit, "Nigdih Baba = Çiftçi Baba" olarak ömrünün son günlerini İnegöl coğrafyasında geçirmiştir. Paşa Yiğit'in vefatından sonra onun kurduğu çiftlik ile Bursa Yeşil Cami'nin mimarı ve Sultan II. Murad (1420-1451)'ın ikinci veziri olan İvaz Paşa ilgilenmiştir. Günümüzde halen ayakta kalabilmiş olan Şıbalı köyü'ndeki Ivaz Çelebi Camii, işte bu İvaz Paşa'nın eseridi

RECEP AKAKUŞ HOCANIN ESERİNDEN

DÜZENLEYİP YAYINA HAZIRLAYAN

AYHAN BAYRAKTAR