Allah ve Resulü bir işte hüküm verdiği zaman mümin/inanmış erkek ve mümin inanmış kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah'a ve resulüne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. (Ahzap Suresi 36. ayet)

İşte beni heyecanlandıran günümüze, çağımıza ve tüm çağlara muazzam bir ölçü getiren ayet bu. Neler düşündürüyor bana neler bir bilseniz? Arzusunu, nefsini, isteklerini özgürlük rüzgarı altında isyanla, günahla meşgul etmiş insanların yaşadığı bir çağda ne kadar anlam ifade eder onu bilemem...

Allah, Rabbim; Resul, peygamberim... Allah'a ve resulüne iman ettik, onlara güvendik ve bu güvenin sonucunda teslim olduk, İslam olduk, dediğimiz andayız. Burasını sıradan bir cümle gibi ya da birkaç kelime gibi söyleyip geçemeyiz. Allah'ın ve resulünün iç dünyamızdaki makamına dikkat etmeliyiz. "Allah sana ne kadar değer veriyor biliyor musun? Senin ona değer verdiğin kadar..." Bu denklemi fark eden inanmış bir insan olarak akan suların duracağı yüreklerdeki imanın gönüllerin titreyeceği bir noktada olduğunu hissetmeli. Kainatı yoktan var eden, her şeyi bilen ve herşeye kudreti oğlan bir ilahtan bahsediyoruz. Onun zatını görmüyoruz fakat varlığını her bir noktada bize işaret buyuran bir Rab olduğunu biliyoruz.

Allah'ın biz insanlara rahmeti bereketi ve örneği olarak göndermiş olduğu peygamberi de kendi isminin yanında zikrederek ne yüce bir şan verdiğini biliyoruz. İslam dinini bize en doğru biçimde eksiksiz tebliğ etme yolundaki destansı mücadelesine de şahidiz tarih kitaplarında.

Şimdi bundan sonra "bir işe hüküm verdiği zaman" bölümüne geçebiliriz. İnsanoğlunun kulluk etsin diye göndermiş olduğu bu dünya hayatında birçok iş ile meşgul olacaktır. Bu meşguliyet arasında her işin kendine göre bir değeri ve hükmü olacaktır. Bu noktada dünyamızı, dinimize göre dizayn edecek hükümler konusundaki yetkili Allah ve resulüdür. Dünyayı yaratan ve her işi hakkıyla bilen ve her şeyi yapmaya kudreti yeten Allah'ın bir işte hüküm vermesi bazen bize emretmesi bazen de bizden yasaklaması bizim için en doğru olandır.

Biz onun dediklerini, Allah'ın emirlerini, kendi arzu ve isteklerimizin yanı başına dahi koyamayız. Bir an olsun Allah'tan gafil olduğumuzda sapıklığın diyarında tozlara bulanır, rezil rüsvay oluruz. Lakin tanrıyla savaşa girişerek insan hegemonyasını dünyaya hakim kılmak isteyen bazı diktatörler zorbalar, krallar, Nemrutlar, Firavunlar yetkilerini kıt akılları ve zayıf kudretleri ile deruhte etmeye çalışmışlar.

İnsanlara özgürlük vaadi ile içindeki nefislerini galeyana getirmiş ve onu Allah ve resul'ünün karşısına yerleştirmiş zihniyetlerini yıkmanın ya da yok etmenin en temel direniş noktası "seçme hakkını" kullanmaktır. "Ben bilmem Rabbim bilir, ben bilmem rasulü bilir" anlayışını, bilinçli idrak ile kabul etmiş biri çok sağlam bir yola girmiştir.

Herkes bilir ki seçmek kolay değildir. Seçmek insanın gönlünü ve zihnini zahmete sokar. Büyük kıyaslamalar sonucunda yorgun ve yıpranmış bir beyinle seçtiği yol ne kadar isabetlidir. Bir taraftan işin tam manası ile içeriğini bilmezken diğer taraftan onu yapabilecek kudretin takatini aştığını fark edecektir.

Eksik bilgi ile dar bir anlayış ile bir karar verilebilir insanların davranışları hakkında. Daha başlangıçta kendim karar vereceğim dediği noktada yol ayrımında bulunduğunu ve yanlış yollara sapabileceğinin farkında olması gerektiğini bilmelidir insanoğlu. Anneye babaya vurmak maksatlı kalkan elin vurmasada ne manaya geldiğini herkes bilir. Bunda ne kötülük var. "Ben kendim seçerim" dediğinde, bu masum cümlenin altında Allah'ın ve resul'ünün dediğine kulak asmamak yatmaktadır. Bunun adı isyandır, bunun adı inkardır, bunun adı dört dörtlük sapıklıktır.

Günümüz insanının yaşadığı savrukluk ve sapıklığı her gün kadın cinayetleri ya da vahşice öldürülmüş insanlar ya da katledilmiş hayvanlar ya da tahrip edilmiş tabiat vesaire vesaire kelimeleri altında izliyoruz, okuyoruz, dinliyoruz. Cenneti bir dünya hayatını görmeyen gözler; elindeki bu pislik sapkınlık dolu hayatla idare etmeye çalışıyor. Sonuçta Rabbimiz hükmünü vermiş sapıklığa düşer demiş... Rabbim yarattığını bilmez mi?