"Hoca, bir de şu bizim okul meselesi ne olacak? Bunu yazsana!" diye başlayan endişe dolu cümleleri üç beş defa duymuştu meslektaşından. Evet, eli kalem tutan bir adamdan istenebilecek makul bir istekti bu. İlçenin mekan olarak en geniş ve en güzel okulundan birinde çalışıyorlardı ve seneye burası nasıl bir okul statüsünde olacaktı?

Mille Eğitim Bakanlığından yapılan çalışmalara göre 8. Sınıftan mezun olan bir öğrenci adrese dayalı eğitim sistemi çerçevesinde oturduğu eve en yakın okula gidecek, adresi değiştiği olursa okulu da değişecekti. Öğrencilerin yüzde 90'ı bu sisteme göre yerleştirilecekti.

Bunun yanın sınavla alan okullarımız olacaktı. "Yapılacak sınav sonunda yüzde 10'a giren öğrenciler bu okullardan istediğine girebilecekler" cümlelerini haberlerde bakanın ağzından duymuştu. Fen liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri, Proje İmam Hatip Liseleri, bazı mesleki teknik liseleri başarısı yüzde 10'luk olan bu öğrencilere ev sahipliği yapacaktı.

Tüm Anadolu Liseleri mahalle mektebine dönüşecekti. İlçedeki iki numaralı okul da mahalle mektebi olmayla yüz yüz gelmişti. Başarılı öğrencilerin, bu geniş ve nezih bir ortamda ders gördükleri, mimarisi mükemmel bina ve imkanlar ne olacaktı?

Okuldaki idareciler, öğrenci velileri, burada ders veren öğretmenler hatta seneye evladını bu okula göndermek isteyenler ne yapacaktı? İşte bu bilinmezlikler içinde geçen günler iç karartıyordu. İkinci dönemin ilk günü okul müdürü okulun statüsünün korunması ve sınavla öğrenci alan bir okul olarak kalması yönündeki çabalarını bir iki cümle ile anlattı. Herkes diken üzerinde cevap bekliyordu.

İşte bu hengame içinde muhabbetler süserken okulun en gür sesli muallimi, eli kalem tutan arkadaşından meseleyi dile getiren bir yazı yazmasını istemişti. Elbette böyle mükemmel bir bina ve geniş imkanlar, ülkemizin geleceğinde söz sahibi olacak ve ülkenin kalkınmasına daha çok katkı sağlayacağı düşünülen öğrencilerin hizmetine sunulmasından yana olacaktır herkes.

Evet, herkes mantıklı olarak böyle düşünse de fiili durum böyle basit bir şekilde işleyecek cinsten değildi. "Vaktinde, Sosyal Bilimler Lisesi olarak dönüştürülmesi düşünülmüş olsaydı şimdi bu hallere kalmazdı" diye yakınanlar, bazılarına sitem etse de artık geçmişte kalana üzülmenin bir anlamı olamazdı.

Şimdi ne yapılmalı ki bu güzel, geniş ve imkanı müthiş okul mahalle mektebi olmasın? İşte bu soruya kalıcı ve tatmin edici bir cevap bulunmalıydı.

Aklı başında, tahsili yerinde olanlar içgüdüsel olarak "Evet, böyle bir okula yazık etmemek lazım, bu imkanları zeki ve konuksever öğrencilerimiz kullanmalı derken bazıları da değişik fikirler öne süreceklerdir. Bir de ayrımcılık yapmaya gerek yoktur diyenler de çıkacaktır.

"Emir, demiri keser" atasözümüz gereği yetkililer ne derse o olacaktır. Ancak bunca okulun çok farklı yönleri de muhakkak vardır ve olacaktır da. Bizim ülkemizde çoğu zaman "kervan, yolda düzülür" kuralı işler. Fiili durum kitabi durumla örtüşmediği vakitler, durumlar, olaylar vb olur. Bunlar için bir istisna maddesi oluşturulabilir.

Tabii bu işin nasıl hal olunacağı konusunda yereldeki çalışmalar yeterli olamazsa daha üst makamlar bu meseleyi düşünecek ve yardımlarını esirgemeyeceklerdir. Herkes memleketimizde en güzel ve kaliteli eğitim verilmesi konusunda hem fikirdir. Ufak tefek problemler işin nasıllığı konusunda olmaktadır. Bu da bir biçimde çözülecektir.

Eli kalem tutan, konuyu dile getirirken aklına gelen tek şeyin bir istisna maddesi ile bu ve benzeri okullar için ortak bir karar çıkarılabilir düşüncesidir. Tabi sorunlar tek bir noktadan çözülmeyebilir, her konuya farklı açıdan bakıldığında farklı çözümlerde gelecektir. Düşünülerek ve görüş alışverişinde bulunarak alınan kararlar karşısında "hayırlısı olmasını" dilemekten başka çare yoktur. Bu işin sonu kıyamet değil. "Su akar, mecrasını bulur" düşüncesinden hareketle "niyet hayır, akıbet hayır" demek düşer çabalayan herkese...