İnsanlık tarihiyle eş olmuş bir mücadelenin adıdır Hak-Batıl mücadelesi... Rahman olan Allah böyle kurmuş dünya düzenini. Hiç kimsenin bu mücadeleyi sona erdirmeye gücü yetmeyecektir. Yani yeryüzünün en zalim diktatörleri, en gaddar tiranları, çağdaş nemrutları, firavunları...

Dünyanın en iyiliksever yöneticileri, en cömert devlet başkanları, en akıllı ve başarılı yönetimi ortaya koymuş idarecileri dahi Hak-Batıl mücadelesine son noktayı koyacak değillerdir. Bu kadar iyiliğe rağmen nasıl itiraz eder insanoğlu demeyin.

Sır, insanın fıtratına vurulmuş damgada gizlidir. "Hiç yaratan bilmez mi?" ayet-i kerimesinin hatırlayanlar, insanın zalim ve cahil olduğunu da beyan eden ayetleri bilirler.

Yine insanın "ahsen-i takvim üzere" yaratıldığını bilenler, bu dünyada süreksiz bir meydan savaşı olduğunu da fark ederler. Küfür ehlinin, kafirlik yapmasına şaşmamak gerekir; Müslümanların da İslam dinine sahip çıkmalarına şaşırmayacağımız gibi.

Günün bir kısmı karanlık bir kısmı aydınlık olması gibi insanoğlunun yaşam mekanı olan bu dünya da süregelen bu amansız kavganın taraftarlarını barındıracaktır kıyamete kadar.

Birileri, "İslam dininin nurunu dilleriyle söndürmek için saldırdığı vakit, Allah'ın dininin yardımcıları da o dilleri susturmakla sorumludurlar. Bu sorumluluk görmezden gelmekle üstü örtülecek bir mevzu değildir.

Birileri İslam dini için sembol olarak görülen her türlü kişi, kavram; cisimlere veya kurumlara laf dokundurduğunda o lafı ağzına geri tepmek için vakit kaybedilmemeli ve hak ettiği cevap verilmelidir.

İslam dinini bilmek ve gereklerini yerine getirmek bu konuda sağlam durmak adına en güzel tavırdır. Müslümanlar, on dört asır evvel söylenmiş olsa da Hz. Peygamberden aldıkları o tazecik emirler doğrultusunda evlatlarını yetiştireceklerdir.

İnsan fıtratına uygun, mükemmel din İslam'ın küçük yaşlarda taze beyinlere ve samimi gönüllere aktarılması inançlı her mümini memnun edecektir.

Din görevlisi olarak imamların, Kur'an Kursu hocalarının 4- 6 yaş grubuna dini bilgileri arttırması doğal bir durumdur.

Meclisin kürsüsünde "böyle bir uygulamanın Diyanet İşleri ile ne alakası var; Milli Eğitim Bakanlığı'nın yapması gerekir" bir ifadesi tam bir perdeleme işidir.

Kalbindeki kin ve nefret, yılan gibi kıvrılıp başka kelimeler üzerinden kulağımıza gelse de kalbindeki kadim düşmanlık fark ediliyor.

Bunlar din düşmanı değil, bunlar İslamiyet düşmanıdır... Diğer dinlerin var olmasından hiç rahatsız değiller. Fakat İslam'ın öğrenilmesinden, öğretilmesinden ve hayata aktarılmasından oldukça rahatsız olurlar. Çünkü bu tür zihniyetin en büyük tanrısı/ilahı nefisleridir.

"(Ey habibim) Nefsini ilah edineni görmedin mi? Onların gözleri var, görmezler; kulakları var, duymazlar; gönülleri var, anlamazlar. Onlar hayvandan daha aşağıdadırlar."

Lakin vahyin ışığı ile gönüllerini ve fikirlerini aydınlatmış müminler, bu tür ağzı gevşek insanlara ağzının payını vermeleri gerekir ki bir daha şom ağızlarını açmasınlar. Bu tür insanların, dilleriyle kustukları kinden çok daha fazlası, kararmış ve hidayetten yoksun kalplerinde yuva yapmıştır.

Öyleyse kartalların uçtuğu beldelerde kargaların sesinin kısılması gerekir. Eğer sürekli "gak gak" diye ses çıkarıyorlarsa onlara haddini de hududunda bildirmek gerekir.

Üstat Necip Fazıl'ın ifadesi ile "Kim var denildiğinde sağına soluna bakmadan ben varım diyebilecek bir gençlik" şuuruyla yetişmeli ve mukaddes emanetleri asla sahipsiz bırakmamalıdır. Dünya insanlığının modern ve parıltılı karanlıklara gark olduğu böyle bir dönemde İslam'ın nurunun tüm dünyayı aydınlatmaya yeteceğini herkes bilmeli veya biz herkese bildirmeliyiz.