Osmanlı'nın, dünyanın süper gücü olduğu 14, 15,16.asırlarda pekçok Avrupalı seyyah(gezgin), Osmanlı topraklarına gelmiş. Bu seyyahlar;siyasi,askeri, ekonomik gözlemlerinin yanısıra sosyal gözlemler de yapmışlar,toplum yapısıyla ilgili o gözlemlerini eserlerinde yazmışlardır.

Hem onların hem de bizim tarihçilerimizin yazdıklarından öğrendiğimiz ve o dönemin toplumunda yaygın olan davranışları ifade eden bazı kavramların ön plana çıktığını görüyoruz:

Vakar, edep, kanaatkarlık,misafirperverlik, hayır-hasenat, nezaket, mütevazilik, şefkat, şükür, ahde vefa, haya, huzur, sıhhat, diğergamlık, vb.

14 kavram var yukarda.Bu 14 kavramın ifade ettiği özelliklerin kaç tanesine bizler sahibiz,bunların kaç tanesi toplumumuzda yaygın özellikler?Bırakalım bunu,kaç tanesinin anlamını biliyoruz?

Ne var bunda, zamanla unutulmuş diyebiliriz ama asıl mesele de bu zaten;Kavramlarınız gidince,o kavramların ortaya çıkardığı kişilik özellikleriniz de gidiyor.Son iki asırda bizler, önce bu kavramlarımızı kaybettik.

O kavramlar atalarımıza uzaydan değil;dinimizden,kültürümüzden süzülerek gelmişti.Dolayısıyla,o kavramların gidişi,aslında dinin ve kültürün gidişi anlamına geliyordu.

Bu kavramlar gidip,ifade ettikleri anlam ve kişilik özellikleri kaybolunca ne oldu derseniz;

Huzurumuz gitti,aile ve akraba bağlarımız koptu,komşuluk hukuku kayboldu,farklılıklara saygımız ve birbirimize tahammülümüz azaldı,sudan bahanelerle işlenen cinayetler arttı,boşanmalar arttı.

Kanaatkarlık kavramı gidince tüketim çılgınlığı tavan yaptı,helal-haram demeden maddiyat peşinde koşar olduk, söz vermenin değeri azaldıkça birbirimize güvenimiz azaldı,dinden kaynaklı 'imtihan' ve kültürden kaynaklı şeref, haysiyet kavramları gidince kimliksiz-kişiliksiz-cinsiyetsiz-madde bağımlısı yeni nesiller ortaya çıktı....vs

Tüm bu toplumsal hastalıkların nedeni,kaybettiğimiz kavramlardır.Batının ürettiği makyajlı kavramlar bu toplumsal hastalıklarımızın ilacı değildir,tam tersine hastalıkların bizzat nedenidir.

Bencillik, tüketim çılgınlığı,farklılıklara düşmanlık,ahlaksızlıkları özgürlük adıyla normalleştirmek,hazcılık gibi batı ürünü kavramlar hangi toplumsal hastalığa ilaç olabilirki.

Bunlar bizi de batılı toplumları da hasta eden virüslerdir zaten.O zaman çare kendi kavramlarımızı yeniden keşfetmektir,yeniden kişiliklerimize ve toplumumuza bu kavramlarla şekil vermektir.

Görüldüğü gibi; kişiliklerinizi ve dolayısıylada toplumunuzu şekillendiren şey, sahip olduğunuz kavramlarınızdır.

Kavramlar bizatihi hayat şekli demektir.Kavramlar boşsa hayat da zindan olmaktadır.

Kovid-19 hastalığına çare düşündüğümüz gibi,toplumsal hastalıklarımıza da çareler düşünmeliyiz.Çareleri de unuttuğumuz kavramlarda aramalıyız.