Öldü duygularımız…
Cesedimizi hangi toprağın kabul edeceğini bırakalım da
Kalbimizi nereye gömeceğiz bunu soralım..
Kokuşmuş seküler plastik duygularımızı
Ve hiç yaşanmamış hüzünlerimizi
Hangi kulağa yerleştirelim..
Hangi temiz bir söyleme çıkar ki harflerimiz
Hangi çağda kalır bakışlarımız..
Hangi tonda sıkışır sesimiz;
Bir genç tekbiiiiir diye haykırınca nidamız..
Dünyadan bir parça oldu kalbimiz
rahatların minderi ,
Yanakların gamzesi..
Güller içinde kaldı peygamberimiz..
Komşumuz aç
Evimiz tok yattı..
Gül dağıttı peygamberimiz..
Beş vakit çağırıldık
Sabahı ıskaladık
Yatsıyı kaçırdık
Gül koktu peygamberimiz..
Müşterimizi aldattık
Kardeşimizi sattık
Şerefimizi ucuzlattık
Hep gülüyordu peygamberimiz..
Evladımıza fatihadan önce matematiği öğrettik
Kızımıza tesettürden hiç bahsetmedik
Sahura kaldırmaya kıyamadık
Bizim peygamberimiz hep gül dağıttı..
Tek televizyonlarımızı açmadık, Ağzımızı da açtık
Öyle bir açtık ki
Kalmadı açılmadık hiçbir yerimiz..
Sevaptır dedik, hocalı kanalları açtık
Anlatıyorlardı..
Hep gül kokarmış peygamberimiz,
Gül dağıtırmış efendimiz..
Hüngür hüngür ağlattılar
Kendileri de ağladı..
Ağlaşmaların zirveye çıktığı anlarda
Hıçkırıkların coştuğu zamanlarda
Reytinglerin şerefine reklamları izledik..
Belki de ağlayamayacaktık;
Bahsetseler efendimizin sabah namazına mescite gelmeyenler için söylediklerinden
Dürüst tüccar için verdiği müjdeden veya dürüst olmayan için müjdelediği azaptan..
Yada bahsetselerdi çocuğuna ilk neyi öğrettiğinden..
El alemin elinin altındakilere yan gözle bakılamayacağından
Bahsetselerdi komşu hakkından,
Zinadan, recmden, yanmaktan..
Cihat ayetlerini okusalardı..
Belki de ağlayamayacaktık
Bahsetselerdi efendimizin nasıl bir baba olduğundan
Kızını nasıl bir adama emanet ettiğinden
Kız evladını bağrına nasıl bastığından..
Bahsetselerdi bekli de ağlayamayacaktık
Peygamberin zulme nasıl karşı durduğundan..
Bahsetselerdi efendimizin faizi nasıl da ayaklarının altına aldığından
Oturamayacaktık belki de yeni aldığımız lüks evimizde
Belki de süremeyecektik sıfır kilometre otomobilimizi..
Ve nasıl da fakirliğe talip olduğundan bahsetselerdi ağlayamayacaktık,
Utanacaktık..
Gül dağıttırdılar hep efendimize
Hiç kızmadı, hiddetlenmedi, kelle almadı
Bir yanağına vurana öbür yanağını döndü
Hep gül uzattı
Kılıç kullanmadı
Kalem kullanmadı
Hep tebessüm etti efendimiz…
Namazımızı , cenazemizi, doğanımızı
Maaşlı bir memura bıraktık..
Dinimizi,ilmimizi hocalara bıraktık..
Zekatımızı, sadakamızı, kurbanımızı derneklere bıraktık..
Yetim olan bir peygambere gülü layık görürken
Onun kolladığı yetimleri hiç düşünmedik
Düşündüysek de giymeğimiz,modası geçmiş birkaç kazakla düşündük..
Sokağımıza çıkıp bir yetimi bir fakiri bulmadık
Doyurmadık..
Bir dernek bulduk, ona verdik o bulsun, o doyursun, o ısıtsın istedik..
Pek de muhabbet etmedik fakirlerle
Gülmedik bir yetimin yüzüne
Arka çıkmadık itilip kakılırken..
Çamurlu elinden tutmadık
Sabunsuz saçına dokunamadık
Derneğe verdik ya paramızı, dernek tutsun, dokunsun istedik..
Vah ki ne vah..
Ah ki ne ah..
Biz peygamberimizi hep işimize geldiği gibi bilir olmuşuz..
Cahiliye insanlarının helvadan yaptıklarını
Bugünün seküler plastikleri olarak gülden yapar olmuşuz..
Ölmüş artık duygularımız..
Nerede kaldıysa sağlarımız
Yetişmeli artık…
Korkarım ki kalmayacak cenazemizi kaldıranımız..