İnsan vicdanı çok ince tartan mühim bir terazidir. Vicdanımızın kaldırabildiği şeyler var kaldıramadıkları var. İnsanla ilgili her şey vicdan terazisinde tartılır.

İnsanı yoldan çıkaracak o kadar çok unsurun yanında Rabbimiz "soğuk mühür" diye "fıtrat damgası" vurmuş vicdanlara. Mahkemelerde verilen kararlar vicdanı rahatlatıyorsa adına "adalet" diyoruz. İsabetli ve suçu karşılayan bir karar karşısında yüreklerimize su serpiliyor ve "hak yerini buldu" diyoruz.

İnsanlar çalıştıkları kurumlarda bir takım yönetmelik kuralları ile karşı karşıya kalıyorlar. Bulundukları makamlarda o işleri yapmak için mevcut yönetmelikleri uygulamak zorunda hissediyorlar kendilerini. Vicdanları ile yönetmelik kuralları arasında sıkışmış bu insanlar devamlı ikilem yaşıyorlar. Vicdanlarının sesi ile yönetmeliklerin fısıltısı kafalarını karıştırıyor.

Yönetmelik yazanlar, hangi mantık üzerine o cümleleri kuruyorlar, orası derin mesele. Kanun felsefesi ile uğraşacak zamanımız yok. Ama şunu biliyoruz ki insan mutlu olduğu zaman işini çok iyi yapar. İnsanları, hayatın gerçekleri ile yüzleştirdiğinizde fıtrat kanunlarını, vicdan rahatlığına denk düştüğünü fark edersiniz.

İnancın gücü insana neler yaptırabilir? Bediu'z-zaman Said Nursi ne diyor, "gerçek imana sahip olanlar kainata meydan okuyabilir." Mevlana bu anlamda "altı yöne isyan etmişim, güneşe isyan etmişim, aya isyan etmişim, toprağa, suya isyan etmişim." diyerek, insan-ı kamil ve hakiki iman sahibinin ne kadar güçlü olduğunu vurguluyor.

İman bir ateş gibidir, hangi gönüle düşse orayı yangın yerine çevirir. Ateş, yakar kavurur. Küçücük bedenlere büyük sabırlar verir. Dayanma ve direnme azmi katar. "Daha düne kadar bir şey yoktu şimdi ne oldu?" diye sorulan soruların cevabı kavranamaz bu haliyaşamayanlar. Zira iman ateşi düşmüştür yüreklere. Aşk ateşi nasıl gönüller fethediyorsa, nasıl küsleri barıştırıyor, düşmanları dost kılıyorsa aynen öyle...

Üç gencin kızın kalbinde iman ateşi harlamış. İnançlarına amelden bir delil daha bulmuşlar. Şairin "Bu denlü tutuşan odlara kılmaz çare su" dediği gibi bir tür ateş düşmüş gönül meydanına. Fikri hür, vicdanı hür nesiller olmak istemişler. İnançlarından parlayan bir istekle yön vermişler hayatlarına... Sonra uzaktan esen sert ve haşin söz rüzgarları söndürmeye çalışmış bu harlayan ateşi.

Vicdanlarını inançlarından uzakta tutmayanlar daha güçlü tavır takınırlar böyle zamanlarda. Nasıl nasıl yardımcı olurlar. Canları yansa da ufak tefek sıyrıklar alsalar da vicdanlarına mahkum olmak istemezler.

İnançları uğruna sabredenler bir gün karşılığını alacağını bilmeliler. Ahret inancı bu nedenle çok önemlidir. Çünkü çivisi çıkmış dünyada "salt adalet" beklemek mümkün değil. "İnancını elindeki bir kor gibi tutmak" durumundan bahseder hadislerde. "Bıraksan ateş söner tutsan elini yakar."

"Seni çok seviyorum Ey Allah'ın Resulü" diyen birisine Efendimiz (sav); "Öyleyse belalara hazır ol" buyurur, zira bu sevgi kişiyi O'na (sav) benzetecektir. "Sizden öncekilerin başına gelenler sizlerinde başına gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız?" ayetin uyarısı da bu anlamdadır.

Üç genç yürek kendilerini kalblerinin götürdüğü yere gitmek üzere yola çıkmışlar. Nerede oldukları önemli değil. Zira yıllar önce bunlar yedi kişi idi. Bazen iki kişi olurlar yola çıkanlar. Her çağda birileri bir yerlerde yola çıkacaktır, vesselam.

.