Kurşunlu ortaokulunu bitirip İnegöl Lisesi'ne yazılmıştım.Her gün Eymir Köyünden gidiş geliş yaparken rahmetli annemin ön ayak olmasıyla Kemalpaşa Mahallesinde köyümüz imamının İnegöl'deki eski evini kiralamıştık.

1973 yılının Şubat ayıydı.Her yer karla kaplıydı.Kiraladığımız sobalı evde zar zor aldığımız küçük teneke soba kendini ancak ıstıyordu..Üşümüyorum desem yalan olurdu.Nedense elektirk de pek cılız ışık saçıyordu.

Annem tütün tarlasında vaktini geçirdiği için evde genelde yemekleri ben yapardım.Bir yandan da küçük kız kardeşim Serpil'e bakardım.Annem tarladan geldiğinde önüne sofrayı kurardım.Bu davranışım annemin çok hoşuna giderdi.Yaptıklarımı komşularımıza ballandıra ballandıra anlatırdı.

Okuldan geldim.Kendime güzel bir menemen yaptım.Tıka basa karnımı doyurdum.Vallahi bulaşıkları yıkamaya üşendiğim için hemen dersin başına otudum.Okumalıydım.Köyde çifçilik yapacak kadar tarlamız yoktu.Eğitmen çocuğuydum.Babamı birkaç yıl önce kaybettiğim için ondan kalan emekli maaşı ve tütün yaparak hem geçimimizi sağlıyor hem de gurbette okuyan abilerime harçlık gönderiyorduk.Gelecek hayalleri kuruyordum.Okumak ve başarılı olmak zorunda olduğumun bilincindeydim.Kendi kendime- çalışmalıyım,yarın okula ödevlerimi yapmış olmanın gururuyla gitmeliyim- diye içimden sesli düşündüm.Yarın Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenimiz Tarık Öğünç bizleri gruplara ayırıp münazara konusu vereceğini söylemişti.Ödevlerimi bitirdikten sonra yarın ki münazara grubumu ve konusunu düşünmeye başladım.Heyecanlıydım.Ancak köyden geldiğim için köy şivesinden kurtulamamıştım.Ne zaman derste öğretmenin verdiği bir soruya cevap vermek istesem sınıfta gülüşmeler oluyordu.Akran baskısını ensemde hissediyordum.Çok zor bir duyguymuş.Derslerde iyice içine kapanmaya başlamıştım.Artık parmak kaldırmaz olmuştum.O gece münazara için beni kimse grubuna almak istemez diye düşündüm.O duygularla uyudum.

Sabah erkenden kalktım.İlk dersimiz Türk Dili ve Edebiyatı dersiydi.Sınıfım 9/D idi.Okulda bizim sınıfa 9 ''deliler ''sınıfı adını takmışlardı.Tarık öğretmenimiz geldi:

-Günaydın arkadaşlar dedi.

Hepimiz öğretmenlerimizi ayakta karşılardık.Öyle de oldu.Herkes ayağa kalktı.Hep birden sağol dedik.Tarık Bey:

-Hadi bakalım münazara yarışma gruplarını oluşturalım dedi.

Herkes bizim gruba şu gelsin bu gelsin derken beni seçen olmadı.Ben tek kaldım.Öğretmenimiz bana sahip çıktı.Beni hemen bir gruba yerleştirdi.Ancak grup üyeleri beni gruplarına almak istemedi.İçlerinden yüksek sesle konuşuyorlardı.Biz kesin kaybettik diye öğretmene itiraz etmeye kalktılar ama öğretmenimiz oralı bile olmadı.Sonra Tarık öğretmenimiz münazara konularını kura ile belirledi.Bizim gruba ''Ormanların korunmasında kanun önemlidir.''Diğer gruba da ''Ormanların korunmasında eğitim önemlidir.'' konusu düştü.O gün sınıfın gündemi münazara konusu ve grupların dağılımıydı.

Sınıf arkadaşlarının insanı nasıl yalnızlığa ittiğini,bir olup istediklerini nasıl dışlayabildiklerini çok iyi yaşamışlardanım.Bununla birlikte bir öğretmenin akran baskısını önleme konusunda nasıl etkili olduğunu da o zaman daha iyi anladım.Üzerimizde iz bırakan,ufacık bir donuşu ile kaderimizi değiştiren sevgili öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum.

Münazara Nisan ayında yapılacaktı.Önümde uzun bir zaman dilimi vardı.Benim için bu önemli bir sınavdı.Kendimi kanıtlamam için büyük bir fırsattı.Ama nasıl olacaktı bu iş?Bu cendereden nasıl kurtulacaktım?Buna kafa yormaya,herkese danışmaya başladım. (YARIN DEVAM EDECEK)