Bir haftadır nezaketli olmaya özen gösteriyordu genç kız. Çünkü Cuma sohbetinde böyle bir ödev vermişti kürsüde hitap eden. Davranışlarının yavaş yavaş değiştiğini hissediyor ve bundan da hoşlanıyordu. Sanki vücudundaki zararlı yağlardan kurtuluyordu.

Obezite olmuş nefsini terbiye etmek ve Allah rızası için gelmişti buraya. Her istediğini boğazından aşağıya indirdiği, her istediğini pervasızca yaptığı günleri adında bırakmıştı. Kilolarından kurtulan bir insan gibi rahat hissediyordu kendini bu sohbetlerde dinledikleriyle.

Tüm dersleri dikkatlice dinleyen genç kız ve arkadaşı, kır saçlı hatibi de etkilemeyi bilmişlerdi. Dikkatle dinlendiğini hisseden hatip, cümlelerin içindeki güzel anlamları telaffuz etmede hikmetli bir marifet sergiliyordu. Demek ki etkileşim karşılıklı oluyordu.

Son dersin konusuna başlarken duyduğu o cümle kendisini buraya sürükleyen niyetle bire bir örtüşüyordu; "Müslüman Genç Kızın Şahsiyet İnşası..." Kendisini muhatap alınarak söylenmiş bu kelimeler ruhundaki hisleri coşturdu. Üç dört haftada bu kadar benimseyeceğini tahmin etmezdi ama kelime katarı yol aldıkça anlamın rüzgarı gönlüne doluyordu.

Bu nezaket olayına taktı kafayı. İnsan-ı kamil olarak tüm insanlara numune-i imtisal olarak gönderilmiş alemlerin Efendisi ( sav) en güzel vasıflarından birisiymiş nezaket yani nazik olmak. Kelimenin söylenişi bile kulağa bir hoş geliyordu sanki.

Genç kız düşünüyordu sohbetin ilk cümleleri neydi diye ama toparlayamıyordu. Bir anlam bulutu kelime olarak havaya yayılıyor içindeki güzel niyetlerle. Sonra gönlüne doluyor, doldukça da lirizm artıyordu.

Rabbimizin kendisine has isimlerini Efendimiz( sav)'e ikram etmiş ve buyurmuş ki; Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah'tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. (Ali İmran 159)

Peygamberimiz (sav) Zeynep Bint-i Caşh ile evlendiği gün misafirleri geç vakte kadar evinde yemişler içmişler, doyasıya muhabbet etmişler ve peygamberimizin halini hiç düşünmemişler... Gönlü yufka Efendimiz (sav) de kalkın gidin diyememiş, ahlakı değil zaten. Ancak Rabbimiz, biz insanları terbiye etmek için o mübarek sözlerinden birini vahy etmesi için kutlu Elçi Cebrail'i görevlendirmiş ve Kitapta yerini alan ayetlerle terbiye etmiş bize:

Birbirimize seslendiğimiz gibi Ona (sav) seslenmemek gerektiği ve olur olmaz zanlarda Onu rahatsız etmemek lazım geldiğini açıklayan ayetler geldi bu vesileyle.

Nezaket kelimesine komşu kelimeleri sıraladılar hatırladıkları kadar. Letafet, hilm, terbiyeli, kibarlık gibileri... Ardından karşı kavramları sıraladı, mesele daha rahat anlaşılsın diye; kabalık, terbiyesiz, öküz gibi davranmak vb.

Borçlandığı bir Yahudi'nin parasını geri istediğindeki dayanılmaz ısrarı ve Efendimizi(sav)'in örnek tahammülünden çok etkilenmişti. Alacaklı ile birlikte aynı mekanda bir gün geçirmişler ve Efendimiz (sav ) üç dört vakit namazı orada kılmış. Yahudi peygamberimizi sınamak için böyle yapmış, Tevrat'ta verilen bilgiye göre onun peygamber olduğunu anlayınca Müslüman olmuş. Alırken verirken nezaketli davranması, hayvanı kurban ederken kasabın ehli olmasına dikkat edilmesini tavsiye etmesi, bıçağın keskin olması bile nezakettir veya en azından ilgisi vardır.

Genç bir kız olduğu için, güzel sözler, kibar ifadeler, latif cümleler onu mest ediyordu. Demek ki Efendimiz (sav) gönüller giden yolu bilmiş de öylece yaşamış. Onun örnekliğinde kişiliğini inşa etmesi hem Müslümanlığının hem insanlığının hem de hanımlığının bir güzelliğiydi.

Nazik olmak için çok çaba sarf etmesi gerekmedi. Ruhunun akışına bıraktı kendisini ve o iklimlere doğru aktı gitti ruhu. Bu sohbetleri seviyordu, her hafta gelecekti. Çünkü haftalar geçtikçe kişiliğe en güzel insanın rehberliğinde olgunlaşacaktı.