İnsan elinden geldiğini, düşünebildiğini ya da gücünün yettiğini yapabiliyor. Bu çerçevede yaptıklarımızdan sorumluyuz lakin yapmamız gereken bazı davranışlardan, söylememiz gereken bazı sözlerden, hissetmemiz gereken bazı duygulardan hesaba çekileceğimiz de bilmeliyiz.

Uzun zamandır ülkemizi meşgul eden orman yangınları hakkında bir köşe yazısı yazmadım. Ulusal basında, sosyal medyada ve televizyon ekranlarında konudan bolca bahsedildi zaten. Uçaklar var kullanılmıyor denildi; uçak, helikopter görmedik denildi; tomalar niye yok denildi; asker, jandarma, yok gibi bir sürü muhalefete yakışır cümleler bahaneler yeminlerle sıralandı.

Memleketin akciğerlerine bulaşmış olan bu alevi söndürmek için devlet tüm gücüyle gayret etti. En pratik, en ucuz, belki de ucuz olmasa bile lazım olan araçlarla bir an önce yangının söndürülmesi ne çalışıldı.

Yangınların çıkış sebepleri vesaire şeyler üzerine çok konuşuldu. Burada genel bir çerçeve çizip böyle konulardan bahsetmedim. Çünkü okuryazar ve dinler insan olarak bunlardan haberdarız. Bu köşenin yazarı da sizinle aynı yerde ve aynı safta durmakta.

Sonra Karadeniz'deki sel felaketini yazmadık aynı sebeplerle. Ulusal medyada, basında görev yapan bir eleman olsaydık bunlar üzerine titiz ve çaplı araştırmalar yapıp gereken ses tonuyla haykırdık. Lakin mesleği olan dostlar, kalem erbabı arkadaşlar bizi boş bırakmadı, her daim bilgilendirdiler.

Belki tüm bu felaketlerin yanında Covid-19 salgını ve kadın cinayetleri ayrıca trafik kazaları ekmek peynir gibi çok güncel sıradan işler oldu. Bir daha olmasın kimsenin başına gelmesin diye dua ve temennilerde bulunsak da biliyoruz ki belli şeyler belli zaman aralıklarıyla tekrar edip duracak.

Yangınlar hiç olmasaydı, sel felaketi hiç olmasaydı, hastalıklar, ölümler, yaralanmalar, ayrılmalar ve hasretler hiç olmasaydı dünyanın tadı kalmazdı belki de. Kainatı inşa eden akıl (Rabbimiz) bir imtihan sırrı olarak zıtlıklar bahşetmiş. Bazı farklılıklar izale etme yoluna gidilmiş, bazı farklılıklar tarafların kimlik kartı mesabesinde görülmüş, bazı olaylar mücadele için bir unsur kabul edilmiş.

Son tahlilde söyleyeceğim şudur ki yanan ormanlar bana göre başarılı bir şekilde söndürülmüş, millet birlik ve beraberliği ile güçlü olarak çıkmıştır. Büyük ülkelerin başına gelenler artık bizim de ülkemizin başına gelmektedir. Bizler de bunları alt edebileceğimiz bir inanca sahibiz hamdolsun.

Devlet yangına da sel felaketine de yetişmiş. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı şu kimseler ölmeyecekti gibi cümleler bizim kadere olan inancımızda yoktur. Biz ne diyoruz: Olacağa ve öleceğe çare olmaz.

Büyükler, sorunları aşa aşa büyümüşler ve güçlü ve dayanıklı olmuşlardır. Ben kendi adıma cumhurbaşkanlığı sisteminin bu kadar çabuk ve pratik sonuçlar üretebileceğini tahmin etmiyordum. Ama gerçekten ve gerçekten sorumluluğu almış bir siyasi lider çevresinde bilgileri onunla paylaşan güzel insanlar harika işler çıkardılar. Hepimiz şahidiz.