Güzel bir söz vardır mutlaka duymuşsunuzdur.Denir ki "Hayatın başı doğum,ortası düğün,sonu ölüm".Gerçekten güzel ve anlamlı bir sözdür.

Bu sözde dikkatimizi çeken "Düğün"ün doğum ve ölüm gibi hayatın en önemli konuları arasında yer almasıdır.Hakikaten evlenme gerçeği doğum ve ölüm kadar önemlidir.

Evlenmek o kadar mühimdir ki insan neslinin çoğalması buna bağlıdır.Hiç kimse evlenmezse insan nesli de yok olur gider.

Evlenmek o kadar önemlidir ki bütün müesseseler Dünyada kurulurken evlenmenin temeli Cennet'te atılmıştır.Yani evlilik hayatı eğer huzurlu olursa o ailenin hayatı Dünya'nın Cennetine dönüşür.

Kur'an'da şöyle buyuruyor:"Rabbinin azametinden korkanlar için iki Cennet vardır"(Rahman,46).Bu Cennetlerden biri Ahirette ki Cennettir. Mutlu aileler de Cennetin Dünyadaki şubeleridirler.Huzursuz ailelerde ne yazık ki Cenneti değil Cinneti yaşarlar.

Aile toplumun temelidir.Temel bozuk olursa bina yıkılır.Depremlerde ilk yıkılan evler dayanıksız evlerdir.Onun için birbirlerine sevgi ve ilgiyle bağlı olmayan aileler hemen ayrılırlar.

Aile ilk eğitim yeridir.İlk öğretmenler anne ve babalardır.Anne ve babalar iyi eğitimci olmazlarsa çocuklar iyi yetişmez ve onlarında kuracağı aileler çürük aile olacaktır.

Çocuğun kişiliğinin,karakterinin ve sosyal hayatın şekillendiği yer aile ortamıdır.Bu nedenle Resulullah (sav) şöyle buyuruyor:"Her çocuk İslam fıtratı üzere doğar.Ancak anne babası onu Yahudi ,Hıristiyan veya Mecusi yapar".

Dikkat derseniz evlenmek diyoruz.Eşlenmek demiyoruz.Rabbimiz KA'BE'ye de "Ev" diyor.Yani Rabbimiz bize şu mesajı veriyor.Ka'be'yi yedi defa tavaf ederken evini de dört dolan .Evini ihmal etme.

Eşler birbirlerini tanımalıdır.Tanımak değer vermektir.Yoksa isimlerini bilmek demek değildir.Birbirine saygılı olmalıdırlar.Eşlerden biri kendisini hayatın merkezine koymamalıdır.Yani ben hasta isem önemli,eşim hastalandığında önemli değil,benim anne babam önemli ancak eşimin anne babası önemli değildir,anlayışı doğru bir anlayış değildir.

Hz.Nuh'un (as) hanımı Hz.Nuh'u (as) tanıyamadı.Hz.Asiye'nin(r.a.) eşi olan Firavun Asiye'yi tanıyamadı,yani onlarla aynı hayatı paylaşmadılar.

Eskiden görücü usulü dediğimiz bir şekilde evlilikler oluyordu.Yani eşler birbirini bazen görmeden anne ve babaların seçmesiyle evlilikler kurulurdu.Ama buna rağmen boşanma olayları yok denecek kadar azdı.

Günümüzde ise gençler aylarca hatta bazen yıllarca flört dediğimiz birlikte gezip tozdukları halde evlilikleri maalesef eski evlilikler kadar uzun sürmüyor.

Kız ve Erkek birbirlerine aşık olduklarını her fırsatta anlatmaya çalışıyorlar, aşk yaşıyorlar ama evlenince o aşkların uzun sürmediğine şahit oluyoruz.

Aslında o aşk gerçek aşk olsa Dünya hayatı bile o mutluluğa az gelir.Ama gel gör ki o aşklar meğerse gerçek aşklar değilmiş.

Evlilik kurumu o kadar değerli ki yüce Rabbimiz eşleri birbirinin adeta elbiseleri gibi olduklarını buyuruyor:"... Onlar sizin için bir elbise ve siz de onlar için bir elbise gibisiniz..."(Bakara,187).Başka bir ayette ise Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:" Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O'nun kanıtlarındandır. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır."(Rum,21).

Yukarıdaki ayetler gerçek evliliğin bir elbise gibi olduğunu,eşlerin birbirleriyle kaynaşması gerektiğini aralarında sevgi ve şefkat duygularının gittikçe artması gerektiğini anlatıyor.

Oysa günümüzde ki kadın cinayetlerinden anlıyoruz ki bizler evliliği Allah'ın istediği gibi yapmadığımız için evlilik günleri her geçen gün zindana dönüşüyor.Ve Allah korusun bir gün geliyor birbirlerinin canına kıyabiliyorlar.

Bilmem haberlerde izlediniz mi? Kadın ve erkeğin ikisinin de elinde bıçakla birbirlerini öldürmüşlerdi.Çok etkilenmiştim.Onlar birbirlerine bakarak bıçak sallarken acaba gözlerinde ki o aşk nereye kaybolmuştu?

Ne kadar büyük acı değil mi? Bir aşkın nefrete dönüşmesi.