Mısır ve Suriye'yi gündemimizden çıkaramıyoruz... Meseleleri ne zaman dile getirsek vicdanımız sızlıyor, başımıza ağrılar giriyor. Bizler, uzak coğrafyalarda kardeşlerimize yardım edememenin acziyetini tüm hücrelerimizde hissediyoruz.

İnegöl'de bir avuç insan, hep bu soruyu soruyor: Mısır ve Suriye için neler yapabiliriz? Dünya bu manzara ile nereye gidiyor? Bundan sonra zalimlerin durağı neresi? Bu sorular ticaretimizden, memuriyetimizden daha önemli geliyor.

Ancak tekrar işlerimize dönüyoruz. Nafaka bekleyenler var. Yüreklerimizdeki sızı, gözlerimizdeki yaşlarla kendimizi kaybetmişçesine yürüyoruz.

Bu dalgınlık geçer de, "buralardan, kardeşlerimize nasıl yardım edebiliriz?" her toplantıda bu sorunun cevabını bulmaya çalışırsak Rabbim bize yollar açar sanıyorum.

DOSTU ALLAH OLAN YALNIZ KALMAZ

Türk milleti tarihi bir misyonu yüklenmeye, çağın yüz akı olmaya, mazlumların sesi soluğu olmaya aday bir davranış sergiliyor. Beşeri anlamda bir hesap yaparsanız Türkiye'nin yaptıkları kendini tehye atmak ve yalnızlaşmaktır. İlahi bir hesap yapar da, insanlık tarihini Kur'an-ı Kerimdeki peygamberlerin hayat çizgisinden takip ederseniz, mazlumun yanında olmak, kardeşlerimize sahip çıkmak doğrudur. Dostu Allah olanın yalnız kalması mümkün değildir.

Bilgilenmek gerekir. Doğru haber kaynaklarından ve doğru insanlardan alacağımız bilgilerle manzarayı net görmek zorundayız öncelikle. Konferanslar düzenlemeliyiz. Aydınlarımız şehir şehir dolaşmalı, uyuyan ve ne yapacağını bilmeyen kitlelere yol göstermeliler. Ardından eyleme geçmeliyiz. Toplanmalıyız, sloganlar atmalıyız, sembolleri yapmaya parmaklarımızı alıştırmalıyız. Mevcut kurum ve kuruluşlar aracılığıyla yardımlar ulaştırmalıyız. Heyecanımızı hep diri tutmalıyız. Harekete geçmemize engel olacak her türlü fikri, diğer fikirlerle yok etmeliyiz.

MAZERET MAKİNESİ MÜSLÜMANLAR

Yani burada toplanıp slogan atmakla Mısır'a ve Suriye'ye nasıl bir yardım yapabilirsiniz ki? Evinde ya da caminde kıldığın namazların ardından samimi ve sessizce duanı yap, yeter kardeşim. Sadece toplananların mı yüreği kanıyor? İşimiz var, çalışıyoruz, vardiyamız uymuyor vb. mazeretler üretilebilir.

Mazeret makinası Müslüman bilsin ki bir vücudun azaları gibi bir arada olmak gerekir. Birlikte sinerji oluşturmak daha iyi değil mi?

Kıyaslamak doğru değil belki ama "niçin bu kadar insan, onca para verip tribünlerde izliyor maçları? O kadar tribün yapmak için masraf yapmaya ne gerek var? Televizyonlardan yapılan yayın yeterli değil mi? Herkes eşiyle çoluk çocuğuyla izlese olmaz mı? Hayır, der gibisiniz?

Toplanmalıyız, Rabia çıkartmalarını arabalarımıza yapıştırmalıyız. Akşam namazından sonra İshak Paşa Camiinde yapılan dualara iştirak etmeliyiz. Konferanslara katılmalıyız.

ŞAVAŞA GİRDİ KALBİM

Hatta duygusal heyecanımızı dinç tutmak için ezgilerle mücadeleyi haykırmalıyız. Sevinç, hüzün, onur dolu kelimeler eşliğinde bayraklarımızı dalgalandırmalıyız. Şimdi hep birlikte söyleyelim,

Savaşa girdi kalbim, bin yara aldı beni

Ne denli acı varsa aradı buldu beni

Seni, bir bomba gibi taşımak bu göğüste

Bir Ebu Bekir kıldı, bir Ömer kıldı beni

Derken savaşa giren yüreklerimizden Mısır'ı, Suriye'yi ve kan rengine boyanmış tüm İslam coğrafyasını düşünmeliyiz. Acıları hisseden insanlar olarak yardıma koşmalı onların acısına ortak olduğumuzu haykırmalıyız. Bir Ömer kesilmenin zamanıdır belki de: "Kadınını dul, evladını yetim bırakmak isteyen karşıma çıksın" deyişini hatırlamalıyız. Huneyn günü, 12 bin insanın dağıldığı bir anda Efendimizin önünde duran, yanından hiç ayrılmayan Ebu Bekir olmalıyız. (Radıyallahü anhüm)

ŞEHİT TAHTINDA RABBE GÜLÜMSER

Bir şahadet özlemi ile sarsılmalıyız bir ara, tüm bedenimizin tankın önünde dik duran delikanlı olduğunu düşünmeliyiz.

Şehit tahtında Rabbe gülümser

Ah binlerce canım olsaydı der " dediğinde şair, dudaklarımızdan bir tebessüm uçurmalıyız Rabbimize. Şehit olurken "Kazandım" diyebilmeli ve ardından "keşke kavmim de bilseydi" demeliyiz.

Kısaca demek istiyorum ki,

İnegöl'de bir şehadet gecesi düzenlemeliyiz.

.