"Hep merakta bırakıyorsunuz yahu... O ne dedi?" dışarıdan gelen.

"Dedi ki biz Milli Eğitim'de çalışıyoruz. Burada her inançtan insanlar bulunabilir. O yüzden biz böyle konulara girmeden anlatıyoruz. Herkes kendi düşüncesine göre yorumlayabilir." dedi daha fazla meraklandırmadan arkadaşını.

"Aslında, eğitmen de meseleyi büyütmek istemediğini ifade ediverdi. Lakin Ahmet Bey'in çıkışı da sağlamdı. "Zaten ben Milli Eğitimdeki bu anlayışa karşıyım" deyiverdi.

"Hatta geçenlerde beraber aşağıda çay içerken "Aile İçi Şiddeti" anlatan bir konuşmacıya da "Neden Peygamber Efendimiz'in eşlerinden birine bir tokat dahi atmamıştır." cümlesini söylemiyorsunuz. Bu toplumda peygamber sevgisinin ne kadar güçlü olduğunu tahmin edersiniz ve sizin konuyu anlatmadaki amacınıza en güzel şekilde yardım eder, dediğini anlatmıştı."

"Biz aynı okulda görev yapıyoruz. Bana da anlattı. Prof. Dr. Sinan Canan'ı dinlemiş Bursa Kitap fuarında. "Kaliteli Yaşam" üzerine konuşan profesör: Kaliteli yaşam istiyorsanız vücudumuz hareket etsin, sosyal çevreniz olsun ama sanal değil gerçek olsun. Ayrıca vücudunuz açlık hissetsin" şeklindeki tavsiyelerinde bulunmuş. Bu sefer Ahmet Bey de gerekli üsluba dikkat ederek: 'Namaz kılın, oruç tutun, hacca gidin' deseniz bu mevzuyu anlatmış olursunuz, diye konuyu yine bu noktaya çekmiş."

Profesör de "konsept böyle, o çerçevede anlatmak durumundayım" dedikten sonra on dakika da Ahmet Bey'in işaret ettiği noktalarda gerekli açıklamaları yapmışmış."

"Aslında bana kalırsa Ahmet Bey'in derdi daha derin. Çünkü yaşadığımız toplumda özellikle okullarımızda öğrencilerimiz inanç noktasında ciddi zayıflıklar yaşıyor. Biz bile derslerimizde yeri geldiğinde telaffuz etmekten sakınıyoruz yani çekiniyoruz. Ülkemizde "Allah" demenin yasak olduğu devirler çok geride kaldı. Fakat şimdi daha modern bir saplantı içindeyiz. Herkes kendi inancını kendi bulsun, kendi öğrensin isteniyor.

"Ya, tamam ama her konuyu da dine bağlamak doğru mu?"

"Ya her konuyu bağlamaktan bahsetmiyoruz ve her zaman yoğun bir şekilde konuşmaktan bahsetmiyoruz. Sadece böyle bir zemini kaybetmemek gerektiğinden bahsediyoruz.

Zaten Ahmet Bey'in yazılarına bakıyorsunuz; adam düşündüğünü söylüyor, söylediğini yazıyor. Dediği gibi ciddi bir zemin kayması yaşıyor toplumuz. İyilikleri anlatmak, ibadetlerden bahsetmek gizli ama kötülükleri söylemek, hatta ekranlardan anlatmak ise serbest..."

Muhabbet meclisinde söz kanatlı Bir kuş olmuş uçuşuyordu. Sağdan sola, soldan sağa dönüyordu başlar.

"Evet, doğru söylüyorsun. Bu anlayış toplumumuzu nereye taşıyacak böyle. İlk yardım eğitimi alırken en çok neyin altını çizdiler; kurtarayım derken öldürmeyin. Bazen büyük bir faydanız olsun istiyorsanız, bilmiyorsanız, hastaya hiçbir şey yapmayın ve yaptırmayın. Çevredekileri engelleyin bu bile büyük bir yardımdır. İşte bu sözlerle anlatılan ilk yardımın önemi, bir o kadar da Allah'ın yaşama hakkı tanıdığı ya da tanıyacağı birine siz yanlış müdahaleyle son vermeyin gibi birçok uyarı yapılabilir.

Aslında seküler bir ilk yardım anlatışı oldu. Seküler anlatım insanların ufkunu ve maalesef gönlünü büyük bir oranda yıpratıyor bence bu sebeple Ahmet Bey'in dediklerini canı gönülden katılıyorum."

Uygulama sınavı geldiğinden herkes birer birer kalktı. Küçük meclis de dağıldı.