Kastamonuspor ve Gümüşhane gibi iki zorlu deplasmandan en kötü 2 puanla dönersek kardır düşüncesindeydik.

Kastamonu deplasmanına da bu duygularla gittik. '1 puan, Allah bereket versin' modunda çıktık maça. Fakat oyun olarak rakipten daha iyi olduğumuz kesindi.

Gole kadar topa hakim olan taraf bizdik. Fakat genel anlamda 1 ve 2.bölgede top bizdeydi. 3.bölgede çok da üretici olduğumuz söylenemez.

Yediğimiz gol yine evlere şenlik. Sezon başından beri zor gol atan, çabuk gol yiyen bir ekip olduk, çıktık.

Topa sahip olmak futbol için önemli bir istatistiktir. Fakat, gol atamadığınız müddetçe bir anlam ifade etmez. Biz topa sahip oluyoruz ama onu doğru kullanamıyoruz.

Gelelim kaçırdığımız penaltıya. Anlamadığım kısım şu. Bu takımın penaltıcısı kim? Bunun bir kararı verilmiyor mu?

Bu kadar kötü penaltı atılır mı? Bir kere gelişinden belli ediyor nereye vuracağını. Kastamonu'nun kalecisi hemen o köşeye bir adım daha atıyor.

Atsan belki de maçı çevireceksin ama onu da beceremiyorsun. Yazık oluyor. Her hafta eriyoruz.

Şimdi çok daha önemli bir maç var önümüzde. Liderliği üst üste aldığı mağlubiyetlerle Ankaragücü'ne kendi eliyle devreden moralsiz Gümüşhane'ye gidiyoruz.

Kendi sahasında seyircisiz oynamaya devam eden Gümüşhane'den hiç olmazsa 1 puanla ayrılmamız lazım.

Bu maç için artımız rakibin mutlak kazanmak mecburiyetinde olması. Yani maçı uzun süre berabere götürmek bize avantaj sağlayabilir.

Sonra Tokat gelecek. Belki de sezonun maçı o maç olacak. Biz Gümüşhane'de acaba Play-Off hesaplarını belirleyen bir maça çıkar mıyız diye düşünürken sezon başında, bugün Tokat'la düşme mücadelesi vermeyi konuşuyoruz.

Düşme havası takıma hakim olursa Allah muhafaza altından kalkamayız. Biz düştükten 5 sene sonra tekrar doğrulabildik. Onun için düşmeme adına Karadeniz'den önce puanla dönmek şart.

Sonra da Taşkın Hoca'nın Tokat'ını mağlup edip; biraz daha nefes alabiliriz. Gümüşhane maçında takımımıza başarılar...