Yatsı namazını Hacı Yusuf Şahin, sabah namazını Çimen Camiinde kılarak tüm geceyi ibadet yapmış gibi ihya eden iki kardeş babalarının yamacında sükunetle farklı konulardaki muhabbeti dinliyordu. Hatta bildikleri meselelerde küçük cümlelerle fikirlerini de beyan ediyorlardı. Akşam yatsı namazı kılınmış, dairesel seyyar çardağın altında çayları yudumlarken muhabbet iki kardeşi de sarıp sarmalamıştı. Biri Fevzi Başaran İmam Hatip Lisesine gidiyor diğeri de bu sene Sosyal Bilimler Lisesine başlayacaktı. Bu gençler düşüncelerini rahatlıkla açıkladıklarında hayranlık duyuyordu muhabbet ateşinin etrafındaki orta yaşlı emektar eğitimciler.

Delikanlılar, Tefsir okuyan edebiyatçıdan o akşam duyduğu hadis-i şerifi, ertesi sabah tekrar işittiğinde gönül ikliminde hava değişimi olmuştu. Ol mübarek Peygamber (sav)'in ne güzel ashabı (arkadaşları) olduğunu ve Kur'an-ı Kerim'i nasıl hayatlarına aktardıklarını dinlemişti. Tefsir okuyan adam, hem hakikati hem de sözünün tesirini artırmak maksadıyla; "çok duygulandım hatta ağlattı beni. Kendi gamsızlığımıza ve gafilliğimize yuh çektim" dedi. "Kur'an-ı Kerim ile Müslüman gönüllerde olması gereken ilişki sahabenin hayatında ayan beyan gözler önündeydi."

Devam etti sözü yormadan: "Daha önceleri Seyyid Kutub'un Kur'an Nesli isimli makalesinde okumuş olduğum hakikatleri bir kez de tefsir kitabında görmüş oldum. Kur'an-ı Kerim, Allah'ın rızasını kazanmak isteyen inanmış gönüllere nasıl tesir ettiğini, nasıl bir etki bıraktığını bir kez daha öğrendim.

Tefsir okuyan adamın okuduğunda gündemi belirleyen hadis-i şerif, imanın gün yüzüne çıkışının işaret levhası olmuştu. Hele hele "ben de Müslümanım" deyip özgürlük kavramı ile renklendirilmiş baskılar sebebiyle İslamiyet'in herhangi bir emrinin insana çok uzak düştüğü çağlarda. Kur'an-ı Kerim'in emirleri ile günlük hayatın davranışları arasındaki mesafe, derin bir yer çatlağını andırıyordu. Birbirine kavuşamaz, birbiriyle örtüşemez görünen vahiy ile günümüz gafil Müslümanın davranışları arasındaki bu mesafe belki bir nebze bu hadis-i şeriften alınacak ilham ile kapatılabilirdi.

"İslamiyet faraziyelerle biçimlenmiş, nazariyeler dini değildir" diyen Sosyoloji Profesörü Şehit Seyyid Kutup, hayatı yönlendiren, davranışları etkileyen bir din olduğunu, bu hadis-i şerifle de aciklamış oluyordu. Allah'ı ve özellikle onun sözleri olan Kur'an-ı Kerim'i sosyal hayatta tatbik etmenin yolu, Müslüman bireyin hayatını biçimlendiriyor olmasını bilmekten geçiyordu. İşte bu ilke Ebu Dahdah'ın tavrını daha da değerli kılıyordu. Hem değerli kılıyor hem de mükemmel bir örnek teşkil ediyordu.

Hadis uzmanı babanın iki yamacında sabırla dinleyen gençler, sonradan bu hadis-i şerifi tekrar düşünecekler ve hatta çorba içtikleri sabahın geç vaktinde kurulan kahvaltı sofrasında, annelerine rivayet edeceklerdi. İlahiyatçı anne, evlatlarının böyle güzel bir hadis-i şerifi sofrada söylemeleriyle yemeklerin lezzetine lezzet kattığını hissedecekti. Evlatlarının İmam Hatipli yıllardan tanıdığı dostlar meclisinde öğrendiklerini iştahla anlatmaları babalarını da çok memnun etmişti.

Gözlüklü olan büyük evlat: "Anne, bugün bir hadis-i şerif duyduk. Bize söyleyen babamın arkadaşı da çok etkilenmiş. Biz de onu seninle paylaşmak istiyoruz" deyip muhabbetin kapısını araladı. Liseye yeni geçmiş küçük evlat: "Kur'an-ı Kerim'de Allah'a güzel bir borç veren kimse..." diye bir ayet-i kerime varmış. Bu ayet, Peygamber Efendimize indiğinde sahabelerden biri... Şimdi ismini unuttum..." dediğinde abisi tamamlayıverdi: "Ebu Dahdah..." Küçük kardeş sözü kaptırmadı ve devam etti. "Bu sahabe 'Ya Resulallah, Allah bizden kendisine borç vermemizi mi istiyor?' diye sormuş. Peygamber Efendimiz de "Evet, Ya Ebu Dahdah." demiş. O zaman Ebu Dahdah: "Uzat elini Ya Resulallah" deyip onun elini tutmuş ve "Ben hurma bahçemi Allah'a borç verdim" demiş.

Anne biliyor musun, bahçesinde 600 tane hurma ağacı varmış. Peygamberimizin yanından ayrılmış, bahçesine gitmiş. Eşine ve çocuklarına seslenmiş "Hadi! Oradan çıkın ben bu bahçeyi Allah'a borç verdim" demiş. Kardeşini dikkatle dinleyen büyüğü son cümleyle bitirmiş: "Anne, biliyor musun Ebu Dahdah'ın eşi ne demiş? "Bu alışverişin hayırlı olsun Ebu Dahdah..."

Evlatlarının yatsı ve sabah namazlarını babalarıyla beraber cemaatle kılmasından mest olan annenin çayları dökerken çocukları duysa bile manası ancak Rabbi ile kendisi arasında olan dualar dökülüyordu dudaklarından. Sofraya Peygamber Efendimizin gölgesi düşmüştü sanki.