İslam Dininin/Kur'an'ın ilk emrinin "OKU" olması tesadüfi değildir.Çünkü sonsuz ilim sahibi Rabbimiz biliyor ki nerede cehalet varsa orada her türlü kötülük var demektir.O nedenle ilk inen Alak suresinin ilk beş ayetinde "okuma","ilim" ve "kalem" kelimeleri ön plana çıkıyor:" Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı "alak"dan yarattı. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini

öğretendir."(Alak,1-5).

Bugün medeni olduğunu iddia eden ama aslında deni (aşağılık) olan Batı Devletlerinin geçmişte ne kadar cahiliye hayatı yaşadıklarını ve ne kadar kan döktüklerini öğrenmek için çok uzaklara gitmeye gerek yoktur.Hatta uzun ömürlü (henüz hayatta olan) bir insanın bile onların halini gördüğünü söyleyebileceğimiz kadar yakın tarihe kadar cahil ve kan dökücüydüler.

Ancak gel gör ki onlar o hallerinden kurtulurken ellerindeki cehalet yumağını İslam topraklarına attılar. Kendilerine Müslüman adı veren insanlar Kur'an ve Sahih Sünnetten uzaklaştılar.Bunun yerine "yorum farkı" adı altında akla hayale gelmeyen hurafeler ve yorumlar eklediler.Yunan felsefesinin esiri oldular,Hint mistitizminin alıcısı oldular.Hint fakirliğini meziyet kabul ederek "bir hırka bir lokma" anlayışıyla Müslümanları dünyadan kopardılar.Hal böyle olunca başkaları dünyaya sahip oldu ve Müslümanları da ellerinde oynatmaya başladılar.

Bu nasıl bir yorum farkı ki birine göre evliya olan bir insan diğer gurubunun nezdinde kafir ilan edilebiliyor?

Bu nasıl bir yorum farkı ki aynı dine/İslam'a inanan iki gurup birbirinin canına kıyabiliyor Suriye,Irak,Afganistan,Pakistan gibi yerlerde birbirlerinin camilerini bombalayabiliyor?

Bu nasıl bir yorum farkı ki aynı dine/İslam'a inanan Müslümanlardan birine helal olan bir şey ötekine haram oluyor?

Kur'an'ı ve Sahih Sünneti tahrif edemediler.Ancak yorum farkıyla anlamlarını değiştirdiler.

Önce ,"Siz düşünmeyin biz sizin yerinize düşünüyoruz "diyerek aklımızı çaldılar.

Daha sonra "Ölü yıkayıcının önündeki ölü gibi ol" diyerek sorgulama,düşünme ,eleştirme ve dolayısıyla ilmi yeteneğimizi aldılar.

Daha da sonra İslam ile yakından uzaktan alakası olmayan hikaye ve hurafeler uydurup,inancımızı buna göre şekillendirdiler.

Bir sonraki safhada dünyayı başkasına bırakma adına dünyadan el etek çektirdiler."Falanca kişi Kadı idi,Padişah idi ancak şununla tanışınca mevki makamı bırakıp kendini ibadete verdi" gibi hikayelerle önemli mevzileri başkalarına kaptırdılar.Oysa Kur'an,Dine hizmet için olan hiçbir makamı ret etmediği gibi en yüksek makamı istememizi emrediyor:

Hz.Süleyman'ın(as) diliyle başkasının ulaşamayacağı makamları istemenin öneminden bahsediyor:" Süleyman, "Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir mülk (hükümranlık) bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!" dedi.(Sad,35).

Mevki makam kötü olsaydı Hz.Yusuf (as) Mısır Kralından makam ister miydi?" Yusuf, "Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim" dedi."(Yusuf,55).

Kur'an ve Sahih Hadisler bizleri ilim öğrenmeye teşvik ederken bizler tam tersini yaptık. Oysa Kur'an ve Sahih Sünnette anlatılan ilmin önemiyle ilgili bazı örneklere bakınız:

-" Bu örnekleri ancak alimler anlar.(Ankebut 43).

-"(Gökleri ve yeri yaratması, dil ve renklerinizin farklı olması da Onun [kudretini gösteren] alametlerindendir. Elbette bunda alimler için ibretler vardır. "(Rum 22).

-"(Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? (Zümer 9).

-"Ahir zamanda, alimler ölür, cahiller din adamı yerine geçirilir. Onlar da bilmeden yanlış fetva verir ve böylece hem kendisi sapar hem de başkalarını da saptırırlar.(Hadis).

İlim ve teknikte geride kaldık dedikse o kadar da değil yani.

Bizimkinin, ABD'nin havadaki mekiğinin vidalarını gevşetip akabinde mekiğin patladığını,yine bizimkinin depreme "Git buradan,doğuya git "deyip depremi oradan uzaklaştırıp etkisiz hale getirdiğini unutmayın!!!

.