Cep telefonuna düşen mesajla çok sevindi. Çünkü bir öğrencisi daha namaz kılmaya başladığını haber veriyordu. Nereden kaynaklandığını çok iyi bildiği bir hisle herkesin namaz kılmasına istiyordu.

Ona göre namaz, insanın özel hayatına Rabbini davet etmeseydi. Hatta bir defasında "yaptığın işlerde bir de Allah'a danış, onun da fikrini al. Bu konuda Allah ne diyor, bir sor" diye bir cümle sarf etmişti.

Dinleyenler nasıl yani? Allah'a nasıl soralım dercesine her birinin gözbebeklerinde soru işareti belirmişti sanki.

Kullarıyla aracısız konuşan ve her daim kullarının yanında ve onlara şah damarından daha yakın olan Allah'ın bilgisi de insana yardımcı olacaktır. Sadece, kul olan insanın o kapıyı tıklamasını bilmesi gerekir. Öğrencilerine, arkadaşlarına, kardeşlerine bu mevzuda kapı aralayacak projeler geliştiriyordu zaman zaman.

İşte bu düşünceyle yeni eğitim ve öğretim yılında tanıştığı öğrencilerine aralanacak kapıyı işaret maksadıyla şunları söyledi. "Geçen gün her biriniz kendinizi tanıtırken annenizi, babanızı, hobilerinizi, fobilerinizi, okuduğunuz kitapları, dinlediğiniz müzikleri söylediniz. Lakin namaz kılıp kılmadığınızı söylemediniz, deyince yanlış bir inancı telaffuz eden kelimeler yayıldı sınıfın zeminine. "Hocam, o Allah ile kul arasında. İbadetler söylenmez ki!"

Öğrencilerine bir fikir vermek maksadıyla hobileriniz, fobileriniz sizi tanıtırken "ibadet yönünüz" tanıtmaz mı?

Biliyoruz ki insanın ahlaki tutum ve davranışlarına en derin etki eden şeyler; gelenek, görenek ve inanç boyutudur. Öğrencileri çok mahcup etmek istemediğinden diğer bir soruya geçiverdi.

"Peki okuduğunuz romanlarda namaz kılan bir kahraman ya da bir karakter var mıydı?" Sınıfta yoğun sessizlik oluverdi. Sonra bir kez daha sordu: "İzlediğiniz filmlerde, dizilerde namaz kılan bir karakter baş rolde oynuyor mu?" Aynı ürkütücü sessizlik yüreklere hakim olmuştu tekrar.

Zihin ve gönül dünyasını dolduran okumalar arasında namaz kılan bir karaktere yer verilmiyorsa, bunca öğrenci inancı ile alakalı düşüncesini ve eda ettiği ibadeti kendisini tanıtan bir boyut olarak nasıl düşünebilsin?

İyiliklerin gizli yapıldığına inanılan bir toplumda, kötülükler apaçık şekilde yapılmaz mı? Yapılan iyiliklerin söylenmesinin riyakarlık olduğu düşüncesine örfte ve dinde işaret eden kurallar varken kendilerini haklı sanmaları doğaldır. Lakin belki şunu duymamışlardır.

"Ya Resulallah, biz yaptığımız iyiliklerin görülmesini ve söylenmesini istemiyoruz. İnsanlar bunu görüyor ve söylüyorlar. Bu durumda biz ne yapalım? diye sordular. "Bu Allah'ın size dünyadaki mükafatıdır" diye cevap verdiğini hatırladı.

Kibirlenerek, gururlanarak söylenmiş bir ibadet tabii ki insanı kötü bir konuma düşürebilir. Amma güzel örnek olması niyetiyle telaffuz edilmiş ibadetler, iyiliğin yayılmasına ve diğerlerinin cesaretlendirilmesi adına güzel bir adımdır.

Bu konuda Türk toplumunda ne kasılmaya gerek var, ne de övünmeye gerek var. Kim gençlerin arasında dini duyarlılığın zayıfladığını hayıflanarak konuşur ve ufacık bir çıkış yolu zikr etmezlerse toplumumuz acınacak hale düşer. Geçmiş zamanlardaki helak olmuş toplulukları anımsatır.

"Namaz, dinin direğidir" Eğer o direk yıkılırsa insanın hayatında birçok kural ve kaide kaybolur. İnancın değeri bile anlamsız bir konuma gelme ihtimali gündeme gelir.