MÜSTEHÇEN FİLİMLER İZLİYOR MUYUZ ?

Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tarafından 12 bin aile üzerinde bir araştırma yapılmış. Araştırmanın
konusu: ?Türkiye?de Aile Yapısı? Araştırmada, Televizyon izlerken, cinsellik ve
şiddet içeren sahnelere karşı tepkimizi kanal değiştirerek gösterdiğimiz belirlenmiş.
Bu sonuç umut veriyor. Demek ki aile ahlakımız henüz ölmüş değil.

Araştırmaya göre halkımızın yüzde 8?i hiç
televizyon izlemiyor. Televizyon izleyenlerin oranı yüzde 92. Halkımızın yüzde
50?si her gün en az 3 saat televizyon izliyormuş. Televizyonun toplumumuza
etkisi açısından bu sonuç büyük önem taşıyor.

Televizyon izleyenlerimizin yüzde 46.9?u cinsel
içerikli yayınlardan rahatsızmış. Ancak yine de televizyon izlemekten
vazgeçmiyoruz. Sadece kalabalık içinde kimileri kanal değiştirmeyi tercih
ediyor. Bir süre sonra dizi ya da film kaldığı yerden izlenmeye devam ediliyor.
Bu arada halkımızın yüzde 9,6?sı reklamlardan
rahatsız olduğunu belirtmiş. Halkımızın yüzde 9,9?u da taraflı haber ve yorumlardan şikayetçi olmuş.

Araştırmaya göre ; Cinsellik ve şiddet konusunda
kadınlar erkeklere oranla daha fazla rahatsız oluyorlar. Erkek her yerde erkek
işte?Erkekler daha çok reklamlardan ve taraflı haberlerden rahatsızlık
duyuyorlarmış. Cinsellik ve şiddet içeren sahnelere aile içinde en büyük tepki:
kanal değiştirmek şeklinde gösteriliyor. Ancak kanal değiştirilse de,
çocukların ve gençlerin hayalinde ve zihninde yer eden sahnelerin tahribatı
daha büyük??

Araştırmadan son bir çarpıcı
sonuç. Paylaşalım: Ailelerin yüzde 44?ü hiç kitap okumamış. Tek tük kitap
karıştıranların oranı: yüzde 43.2. Kitap okuyanların oranı ise:
12,8. Dikkat çekmek istediğim nokta şu ki; Aile boyu televizyon karşısında esiriz.


HAKİM Mİ, HADİM Mİ?


Yavuz Sultan Selim, Mısırı fethetmiş ve hilâfet
1516 yılında Abbasilerden Osmanlılara geçmişti. Bir cuma günü Ümeyye Camiinde
cuma namazı kılınacaktı. Yavuz Sultan Selim de, camide idi. Şam valisi
hükümdarın namaz kılacağı yere yeşil atlastan bir seccade sererek namaz
kılınacak yeri ayırmıştı.

Yavuz, namaz kılacağı yerde diğer cemaattan ayrı
olarak serilmiş bu seccadeleri görünce hiddetlenerek: ?Burası ibadet yeridir,
padişah sarayı değildir.? dedi ve atlas seccadelerin kaldırılmasını emretti.

Kendisi de, cemaatla beraber camide namaz kılmaya
başladı. Sıra Cuma hutbesine gelmişti ki, imam çıkarak hutbeyi okumaya başladı.
Hutbenin başında halifelerin ismi zikredilirken imam efendi Yavuz Sultan
Selimi kastederek: ?Hakimü?l- harameyn?
yani Mekke ve Medinenin hakimi, dedi.

İmam efendinin bu sözlerini duyan Sultan Yavuz
hemen oturduğu yerden ayağa fırladı: ?İmam efendi İmam efendi Okuduğunuz
hutbedeki Hakimü?l-harameyn lâfzını, hadimü?l- harameyn olarak değiştir. Zira
ben, Mekke ve Medine?nin hakimi değil; olsa olsa, o mübarek beldelerin hadimi, hizmetçisi olabilirim.?dedi.

Can demem odur ki; halk adına bir takım makam ve mevkilere sahip olanlar, aslında halkın birer hizmetçisi olduklarını unutmamalılar?

BOŞANMAK EN SON ÇARE OLMALI

Her ailede, her evlilikte sorun ve tartışmalar yaşanabilir. Aile içinde bu tür
sorunların yaşanması doğaldır. Bazen sorunlar büyür ve ev dışına taşar. İşte
asıl sorun o zaman başlar. Sorun yumağına anne, baba, kaynana, kaynata,
dost, arkadaş, dayı, amca, hala, teyze
vs eklendikçe sorun içinden çıkılmaz bir hal alır.

Böyle bir durumda suçlamak, taraf olmak aileye yapılacak en büyük kötülüktür. Aileler
bu tür durumlarda, benim kızım, benim oğlum yerine bizim
çocuklarımız demeli. Eşlerin, ailenin güzel yanları anlatılmalı, kırıcı, yıkıcı, suçlayıcı sözlerden kaçınılmalıdır.

Aile içi sorunlarda birinci
kural: Eşler sorunlarını kendi aralarında konuşup çözüme kavuşturmalı.

Eşler sorunlarını kendi
aralarında iletişim kuramaz ve sorunu çözemezlerse, o yuvanın kurulmasında
yardımcı olan büyüklerden, yuvanın yıkılmaması için de yardım istenir.
Büyüklerin sabır ve anlayış tavsiyeleri, çözümde atılacak ilk adımdır. Eşlerin
birbirine söylediği unutulur ancak ailelerin söyledikleri kötü laflar
unutulmaz. Bu tür sorunlarda büyükler ne söylediklerine dikkat etmeliler.

Aile içi sorunlarda ikinci kural: Dışa yansıyan sorunlarda ilk anda müdahale etmeyin, taraf olmayın. Sabretmeye, barışmaya ve anlaşmaya teşvik edin.

Diğer kural: Taraflı yorum yapmaktan kaçının. Evladınıza eşinin güzel yönlerini söyleyin. Gelin veya damadı sabırla dinleyin savunmaya veya suçlamaya geçmeyin. Yıkmak kolay. Zor olan kurtarmak ve kurmak. Boşanmak en son çare olmalı.

NEDEN GÖNLÜMÜZÜ
VEFASIZLARA VERELİM?

Mevlana Hazretleri
Mesnevi isimli eserinde derki:

?Arpa ektin mi,
arpadan başka bir şey bitmez. Borcu sen verdin kimden rehin istiyorsun ki?
Suçunu başkasına yükleme. Aklını yaptığın işin cezasına ver, kulağını o yana
aç... Suçu kendinde bul, tohumu sen ektin. Allah?nın adaletiyle uzlaş, O?ndan
af dile, O?na sığın...

Çektiğin zahmetin sebebi günah
işlemen ve kötülük etmendir. Kötülüğü; yaptığın işlerde gör, ?kaderim
böyleymiş? deme. Kaderine küfretme? Civanım kendi nefsini suçlu bul da adaletin
verdiği cezayı az kına. Ercesine tövbe et, yola baş koy. ?Kim zerre kadar bir
iyilik yapsa, yahut zerre kadar bir kötülük
etse karşılığını bulur.? Emrini unutma.



Ecelini burnunun dibinde gör.Komşunun ölümü, sana, nasihat olarak yeter. Sonunda
mademki yapayalnız kalacağım, her kadınla, her erkekle düşüp kalkmaya alışmamak
lâzım.Mademki sonunda mezara yüz tutacağım, tek Allah?a alışmam daha iyi.

Güzelim, sonunda değil mi ki çenemiz bağlanacak, çenemi az oynatmam daha doğru. Ey altın sırmalı esvaplar giymeye, altın kemerler takınmaya alışmış insan, nihayet sana da bir dikilmemiş elbisedir giydirilecek. Yüzümüzü toprağa tutalım, ondan bittik, geliştik. Neden
gönlümüzü vefasızlara verelim?






ŞAŞI İNSAN VE İMAN
KONUSU


Hoca Muslihiddin Efendi, talebe okutuyordu.
Talebelerinden birisi şaşı gözlü idi; yani biri iki görürdü. Hoca Efendi
talebelerine bir misâl anlatmak için dolabın içine bir şişe koymuştu.

Şaşı olan talebeye:
?Zeynel Efendi dolapta bir şişe var, onu bana ver? dedi. Zeynel Efendi:
?Hocam burada iki tane şişe var hangisini vereyim?? dedi.

Hoca Muslihiddin: ? Hayır Orada iki değil bir şişe var? dediyse de talebe biri iki görüyor ve dolapta iki şişe olduğunu ısrarla iddia ediyordu. Hoca Muslihiddin Efendi: ?Mademki iki şişe var, birisini kır da öbürünü bana getir.? dedi.

Talebe şişenin birini kırınca ötekisinin de yok
olduğunu gördü. Muslihiddin Efendi talebelerine: ?Görüyorsunuz değil mi? İşte
Peygamberlerin birine inanıp birine inanmayan, bu şaşı arkadaşınız gibidir.
Halbuki Peygamberlerin tamamı bir sayılır, yani birine inanmak diğerine de
inanmayı icabettirir. İsa Peygamber ne demişse, Musa Peygamber de onu
söylemiştir, İbrahim Peygamber ne söylemişse, bizim Peygamberimiz Hazreti
Muhammed (s.a.v.) de aynı şeyi söylemiş ve hepsini kabul etmiştir.
Peygamberlere inanmak mevzuunda hıristiyanlar bu şaşı arkadaşınız gibi
oluyorlar.? buyurdu.

BEREKETİMİZ
ÇÖPE GİTMESİN

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker açıkladı. Türkiyede günde 101 milyon
adet ekmek üretiliyor.Günlük üretilen 6 milyon adet ekmek ise israf edilerek çöpe atılıyormuş.

Bakan Eker?in çarpıcı bir tespiti var:, Çöpe attığımız ekmeğin değerine
baktığımızda toplam ihraç ettiğimiz un kadar değeri var. Yani bir yılda tüm
Türkiyenin ihraç ettiği un kadar ekmeği biz bir günde israf ediyoruz.

Günlük 1500, yıllık ise 550 bin ton ekmek çöpe gidiyor. Bu kadar ekmekle kaç Afrika ülkesi doyar. Kaç Somali açlıktan kurtulur. Çöpe attığımız her ekmek bizim için büyük bir vebal.
Bu açıdan baktığımızda açlıktan ölen insanların üzerimizde vebali var. İşte
israf bu yüzden K.Kerim?de büyük bir günah olarak zikrediliyor. İşte bu yüzden
israf edenler K.Kerim?de şeytanın kardeşleri olarak anılıyor.

2011 yılı verilerine göre dünyanın en çok un ihracatı yapan
ülkesi Türkiye. Türkiye yaklaşık 21 milyon ton buğday üretiyor, bunun 18 milyon
tonunu tüketiyor. Yaklaşık 3 milyon ton buğdayı başka ülkelere satıyoruz. Tarım
zenginliği, Ülkemizi ayakta tutan en büyük değerimiz ve bereketimiz.

Buğday, ekmek bir ülke için en büyük bereket kaynağıdır. Lütfen ekmeğimizi çöpe atmayalım.
Tüketebileceğimiz kadar ekmek alalım. Bereketimizi kaybetmeyelim.

SAKIZ ÇİĞNEYİN AMA
YUTMAYIN

Sakız çiğneyin ama sakın yutmayın. Uzmanlara göre ; yutulan sakızlar, vücuttan 10 yılda ancak atılıyor. Çocuklar içinse teh daha da büyük?Yutulan sakız, sindirim sisteminde 10 yıl kalıyor. Bu da bağırsaklarda ciddi sorunlara neden olabiliyor.

Sakızlar görünüşte güzel,dilde lezzetli ama hazmı zor karışımlardan
oluşuyor. Doktorlar yutulan sakızların birçok probleme neden olduğunu söylüyor.

Çiğnediği sakız sebebi ile boğazı sakız kütlesi ile tıkanan çocuklar, çiğnediği sakızlar sebebi ile midesinde kütle oluşan ve karın ağrısı çeken çocuklar, sakız sebebiyle kayda geçen tıbbi
vakalar?

Tarihi kayıtlarda ilk sakıza milattan önce 7000 yılında Kuzey Avrupa?da
rastlanmış. Eski Yunanlıların nefeslerini tazelemek için ağaçlardan elde ettikleri
sakızı baharatlayarak çiğnedikleri biliniyor.

Sakızın modern halinen kavuşması ise bir mühendislik hatası sonucu gerçekleşmiş. 19. yüzyılda ağaçtan elde edilen lateks adlı madde, lastiğe eşdeğer bir madde olarak görülüyor.
Madde, araba lastiklerinde kullanılamasa da dikkat çekici özelikleri vardır.
Kuruduğunda su içinde çözülmez ve tam bir plastiktir.

Türkiye?de sakız tüketimi aylık 740 ton civarında. Geçen yıl toplam 8 bin 870 ton sakız
çiğnenmiş.Target Group Index adlı firma bir araştırma yapmış. Türkiye?de sakız
çiğneyen 43 milyon kişi varmış. Sakız çiğneyen kadınların sayısı erkeklere göre
daha fazla.



Sakız çiğneyin. Faydaları da var sakız çiğnemenin; dişe, ağza, strese ama kesinlikle
sakızı yutmayın. Bir de büyüklerin karşısında ve toplum içinde sakız çiğnemeyin. Adaba uymaz.



SAHTE GIDALARLA SAĞLIĞIMIZI
BOZANLAR

Sahte bal konusunda firmaları mercek altına alan Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı, incelemeleri genişletti. Pazar tezgâhlarının yanı sıra marketlerde
satılan sucuk, salam, sosis gibi et ürünleri denetimden geçiriliyor.

Tüketicinin kandırılması yanı sıra daha da acı olan sağlığa zararlı ürünlerin üretilmesi... Marketler, bakkallar, Pazar yerleri tüm gıda satan yerler iyi bir denetimden geçmeli.

İlk kontrollerde bazı ürünlerde Yüzde 100 dana etinden üretilmiştir. ibaresi olmasına
rağmen tavuk ve hindi eti çıktığı öğrenildi. Bu ürünlerin önce sağılıklı olup
olmadığı ardından etiketinde belirtilen ibarelere uygunluğu araştırılıyor. Hile
tespit edilirse 11 bin 875 lira ceza kesiliyor.

Gıda ürünlerinde hile yapanların tespit edilmesi, ardından para cezası kesilmesi ve hile yapan firmaların deşifre edilip, kamuoyuna duyurulması, teşhir edilmesi çok yerinde bir uygulama.

Alo 174 numaralı bir Gıda Hattı var. Alınan her ürünle ilgili şikâyetler
buraya bildirilebiliyor. Şikâyetler sonucunda yapılan işlemin sonucuna
ilişkin vatandaş, bakanlık personeli tarafından bilgilendiriliyor.

Daha önce vatandaş sahte üretim yapan firma hakkında
bilgi sahibi olmadığı için ürünlerini almaya devam ediyordu. Şimdi ise isimleri
kamuoyuna deşifre olduğu için gıda şirketleri üretimlerinde daha dikkatli
davranmak zorundalar.