MUSTAFA DÜNDAR KOŞUMCU'YA VEDA

Hiç ölmeyecek gibi yaşıyoruz. Oysa ölüm her an gelebilir. Okunan selalar, kalkan cenazeler, bizim için en büyük nasihat. Ölüm, sürekli kendini bize hatırlatıyor.

3 günlük yalan dünya. Belki de bugün son günümüz bu fani dünyada. Ölüm gerçeği sürekli karşımızda dikilirken, bizdeki cesarete bak, sanki hiç toprak altına girmeyecekmişiz gibi gaflet içersinde yaşıyoruz.

Dün Mustafa Dündar Koşumcu abinin vefatı ile ölüm tekrar hatırlattı kendisini bize.

Mustafa Dündar Koşumcu abi duyduğum kadarı ile Ramazan Bayramında rahatsızlanmış. Bayramdan bu yana Eskişehir'de Üniversite hastanesinde tedavi görüyordu. Kurban Bayramını görmek nasib olmadı. İki bayram arasında tükendi gitti.

Hastalığı ağır olmasına rağmen paylaşmamış dostlarıyla. Bu sebeple geç duyduk. Vedat Baykay kardeşimizden öğrendik durumunu.

Öğrenir öğrenmez, Yönetim Kurulu Başkanımız Ömer Şen ve Reklam müdürümüz Özgür Yıldırım ile Eskişehir'e ziyaretine gittik.

Yolda giderken hastalıkları ve ölümü konuştuk. İnsan hastalanınca anlıyor ancak sağlığın kıymetini. İyileşince de kısa bir süre sonra unutuyor hastalığında yaşadıklarını. Sonunda ecel geliyor, ölüm buluyor insanı. İnsanın, çocukken anne babasının ölmesi, çoluk çocuk sahibi olunca evladının ölmesi, ilerleyen yaşlarda da eşinin ölmesi, daha acıdır diye ortak bir tespitte bulunduk.

Mustafa abi, hastanedeki yatağında her zaman ki güler yüzü ile karşılamıştı bizi. Ziyaretimizden o derece mutlu olmuştu ki gözleri de gülüyordu. Günlerce hasta yatağında acılarla boğuşmasına rağmen sürekli şükrediyor ve Rabbini anıyordu.

"En sevgili çağırmışsa bizi çare yok gideceğiz" dedi. Ve unutulmaz bir nasihatte bulundu bize. Dedi ki; " Bu hastalığımda çok daha iyi anladım ki; Rabbimize çok az şükrediyormuşuz."

Yürüyebilmemiz, oturabilmemiz, kalkıp doğrulabilmemiz, konuşabilmemiz, elimizi kolumuzu sallayabilmemiz, yiyip içebilmemiz, hangi birini sayalım? Ne büyük nimet! Ve ne de az şükrediyoruz Rabbimize...

Mustafa abinin son sözleri idi bu bize. Nasihati Araf Suresi'nin 10. Ayet-i Kerimesi idi. Rabbimiz buyuruyor ki bu ayetinde: "Elbette sizi yeryüzüne yerleştirdik. Orada sizin için geçim imkanı sunduk. Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz?"

Mustafa abi inançlı bir insandı. Hayatın imtihanlarına karşı sabırlıydı. Sanatçı ruhluydu. Okumayı, düşünmeyi severdi. Girişimciydi.

Süperkanalı İnegöl'de kuranlar, Medyadaki tecrübesinden dolayı Tavşanlı'dan davet edip getirmişlerdi O'nu İnegöl'e.

Süperkanal'daki hizmetinden sonra İnegöl'e yerleşti. Ajans, grafik ve tasarım işleri yaptı. Bu konularda İnegöl'ün en iyilerinden biri oldu. Mobilya katalogları başta olmak üzere yaptığı kaliteli işlerle hep akla ilk gelen isim oldu. O ismi gibi sanatıyla da marka bir insandı. Biz O'na bu yüzden, kısaca MDK derdik. GençGazete'nin kuruluşunda da görev almış ve tecrübesiyle büyük katkılarda bulunmuştu.

Müslümanların derdiyle dertlenirdi hep. Ümmet diye bir davası vardı. Biz şahidiz ki Müslümanca yaşamaya çalışan bir kuldu. Müslüman olarak canını teslim etti. Ağır bir hastalık geçirdi. Sabretti. Teslim oldu rabbine. Hata ve günahlarına kefaret oldu inşallah.

Ve dün Esşihehir Odunpazarı Merkez Camii'nde Cuma namazına mütaakip cenazesini kıldık Mustafa abinin. Dünya gözü ile son kez veda ettik kendisine. O bizden önce gitti Rabbine. Allah (c.c.) rahmetiyle muamele etsin. Mekanı cennet olsun. Rabbim Cennetinde buluştursun İnşallah!

Kederli ailesine, eşine ve çocuklarına sabırlar diliyorum. Hayat böyledir işte. Düğün de cenaze de bizler için. Düğünün olur, damat gelin olursun. Ölüm gelir musallada cenaze olursun. Dün sala okunduğunda dinleyen sen, bugün ölürsün, salan okunur.

Velhasıl bir gün öleceğimizi unutmadan yaşamamız gerekiyor. Rabbim akıbetimizi hayırlı eylesin!