"Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır." (En'am, 59) buyuran Allah'ın adıyla!

O'nun dünyadan ve imtihandan muradını, bizatihi yaşayarak, dünyaya hak ettiği değeri vermeyi öğreten, her haliyle terbiye eden gerçek ve tek sahibimizin Rabbimiz olduğunu, görünen ve görünmeyen alemin bütün canlılarına öğreten Peygamber Efendimize (s.a.v) ve sevdiklerine ve sevenlerine selam olsun!

Peygamberimiz bize Kur'an'ı getirdi. Kur'an; hayata hayat kattı. Yeryüzünün ve gökyüzünün anlamını getirdi. Bize, ruhumuzu kendisine getirmenin yollarını öğretti. Belayı ve musibeti, erdemi, ahlakı ve adaleti, kolay ile zoru, varlık ile yokluğu, ferahlık ve çıkış yollarını tarif etti.Ve buyurdu Yüce Rabb (c.c):

"Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Bakara, 216)

Bütün dünyanın içinden geçtiği bu istisnai zor zamanlar, insanlık tarihinin hiçbir döneminde benzeri olmayan yeni bir dünya ile karşı karşıya getirmiştir bizleri, doğrudur, lakin yeryüzü bugüne kadar defalarca çeşitli musibetlerle imtihana tabi tutulmuştur.

İddia edildiği gibi bu bir ilahi azap mıdır yoksa bilmediğimiz bir yol mudur rahmete varan? Kıyamet midir, yoksa ilahi bir ayet bir ibret midir? Bir mümin olarak bu durumu nasıl okumalı, nasıl anlamalı ve nasıl davranmalıyız?...gibi suallere cevaplar aradık durduk ve devam etmekteyiz arayışımıza.

"Eğer Allah insanları, kazandıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet süreleri gelince, (gerekeni yapar). Çünkü Allah, kullarını hakkıyla görmektedir." (Fatır,45) buyurduğu ezeli ve ebedi kitabımız Kur'an'a başvuralım. O desin biz anlayalım, anlamlandıralım, kulluk ahlakımızla nasıl durulması gerekiyorsa öyle duralım.

Bizim sözümüz, iman ehlinedir. Yüce Allah (cc), inkar edenlere de seslenmiştir. Güneşiyle ısıtıp yağmuruyla, ayırmadan, bereketlendirdiği gibi: "Hiç olmazsa onlara azabımız geldiği zaman yakarıp tövbe etselerdi ya... Fakat (onu yapmadılar) kalpleri katılaştı.

Şeytan da yapmakta olduklarını zaten onlara süslü göstermişti." (En'am, 43)

Samimi kullardan olabilmek niyazıyla!

Yavuz Selim Yedek / Din Hizmetleri Uzmanı

RAMAZAN SORUSU: Unutarak yemek içmek orucu bozar mı?

Unutarak yemek içmek orucu bozmaz. Hz. Peygamber (s.a.s.), "Bir kimse oruçlu olduğunu unutarak yer, içerse orucunu tamamlasın, bozmasın. Çünkü

onu, Allah yedirmiş, içirmiştir." (Buhari, Savm, 26) buyurmuştur.

Unutarak yiyip içen kimse, oruçlu olduğunu hatırlarsa hemen ağzındakileri çıkarıp ağzını yıkamalı ve orucuna devam etmelidir. Oruçlu olduğu hatırlandıktan sonra mideye bir şey inerse, oruç bozulur (Merğinani, el-Hidaye, II, 253-254).