İnegöl kamuoyu, bir haftadan beri Mobiliyum AVM’yi ve içinde yapılacak olan kilise ve havrayı konuşuyor. Bir çok kişi de benim ne düşündüğümü ve bu konuda ne yazacağımı merak ediyor. Ben 2013 yılında, bu konu ilk gündeme geldiğinde, fikrimi belirten bir yazı yazmıştım. Konu hakkındaki görüşlerim değişmediği için aynı yazıyı paylaşmak istiyorum. Yazıya geçmeden önce şunu da belirtmek istiyorum; Mobiliyum yönetimindeki kişiler tanıdığım, arkadaş hatta dostum dediğim kişilerden oluşuyor. Bir dost ve bir kardeşleri olarak onları uyarmak ve de yanlış yapmalarını engellemek de benim görevim diye düşünüyorum. Bu yazının muhatabı aynı zamanda Mobiliyum AVM üyeleri…Çünkü orası bir kooperatif… Yapılan her olumlu icraattan sorumlu oldukları gibi olumsuz icraatlardan da sorumlular. Bakalım2013 yılında konu ile alakalı neler yazmışız; Haluk Özbek ismi İnegöl mobilyası için önemli bir isim. Mobilya AVM gibi çok önemli bir projenin başında da Haluk Özbek var. Özbek, geçtiğimiz günlerde bir yerel gazeteye verdiği röportajda, Mobilya AVM’de mescitle birlikte, bir kilise ve bir sinagog da yapacaklarını açıklamış. Ve demiş ki: Dünya hoşgörüsüne uygun 3 ibadethanemiz var. Çünkü 150 farklı ülkeye farklı din mensuplarına mobilya satıyoruz. Katılırız, katılmayız. Doğrudur, yanlıştır. Bu Haluk Özbek’in görüşüdür. Haber Müdürümüz Cem Taşkıner de yazdığı köşe yazısı ile bu görüşe destek verdi. Bu da Cem Taşkıner’in tercihidir. Gazetemizin görüşünü temsil etmez Bu konudaki görüşümüz, İnancımızın koyduğu ölçülerle sınırlıdır. Peki dinimiz bir Müslüman’ın kilise ve havra yapmasına izin veriyor mu? Bu konuda İlahiyatçı yazarımız Talha Bayraktar’dan, fıkhı görüşleri araştırıp derlemesini istedim. Öncelikle bir hususun altını çizelim; Cami ile Kilise veya havra aynı kategoride zikredilemez. Zira cami; Hak Din olan İslam’ın alameti ve tevhit inancının nişanıdır. Kilise, Havra ve diğer batıl dinlerin ibadet yerleri ise şirkin ve Allah’a isyanın merkezleridir. “Dinde zorlama yoktur.” “Senin dinin sana, benim dinim bana” ölçüleri içerisinde Peygamber Efendimiz Hıristiyan ve Yahudilerle anlaşma yapmış ve dinlerini yaşamalarına izin vermiştir. Ancak Peygamber Efendimiz onlar için yeni bir kilise ve havra inşa etmemiştir. Sonraki uygulamalarda da hem ashabı kiram hem tabiin kilise ve havralara dokunmamış, buralarda yapılan ibadetlere karışmamışlardır. Ancak yeni bir kilise ve havra da inşa etmemişlerdir. Fetava-yi Hindiyyede; gayrimüslimler için haç yapıp satmanın, kilise havra gibi ayin yerleri inşa veya tamir etmenin caiz olmadığı, bu tür uygulamalardan elde edilecek gelirin mekruh olduğu zikredilmiştir. Dr. Ebubekir Sifil bu konuda şunları söyler: “Kilise ve havra, bizatihi küfrün/şirkin ilan edildiği ve bu itikad üzere ayin yapıldığı mekânlar olarak temayüz eder. Butür yapıların bir Müslüman tarafından yapılması caiz değildir” Aynı şeyi haç yapımı/imali için de söyleyebiliriz. Zira haç, Hıristiyan inancında -haşa- oğul tanrıda kutsanmada kullanılan bir araçtır ve son derece önemli bir sembolik anlamı vardır. Haçın binalarımızda çizilmesi, yerleştirilmesi haramdır. Ebu Hanife; Hıristiyanlık veya Yahudiliğe ait herhangi bir unsurun İslâm inancına herhangi bir şekilde sirayet etmesi söz konusu olmadığı durumlarda Kilise ve Havra yapımına cevaz vermiştir. Ancak bu cevaz Müslüman’a değildir. Hıristiyan ve Yahudiler yapabilirler. Molla Hüsrev: “İslam topraklarında ne kilise, ne havra ne de Mecusi tapınağı yapılamaz. Ancak o dinin mensuplarına yıkılan ibadethanelerini yeniden yapmalarına izin verilebilir” demektedir. Dört mezhebin ortak içtihadına göre İslam ülkesinde yeni kilise kurmak (ihdas etmek) kesinlikle yasak görünüyor. Hele hele bir Müslüman’ın bunu yapması söz konusu değildir. Ebu’s-Suud Efendi : “Bir kilise fetihten sonra Müslümanların mülkü olmuşsa, Hıristiyanlar parasıyla satın alıp yeniden kilise edebilirler mi?” sorusuna: “Edemezler, Çünkü İslam ülkelerinde kilise inşa etmek meşru değildir.” Cevabını vermiştir. Öyle ise bu konudaki ölçümüz şudur: Eğer İnegöl’de Hristiyan ve Yahudiler yaşıyor olsaydı, ihtiyaç duyduklarında kendi imkanları ile, kendilerine kilise ve havra yapabilirlerdi. Ya da eskimiş, yıkılmış kilise-sinagoglarını tamir edip yeniden kullanabilirlerdi. Biz de onların kilise-sinagog tercihlerini hoşgörü ve saygıyla karşılar,sorun etmezdik. Nitekim Avrupa’da, Amerika’da, Müslümanların nasıl cami yapmalarını istiyorsak, Hıristiyan ve Yahudiler de ihtiyaç duyuyorlarsa, cemaatleri varsa kilise-sinagog yapsınlar. Ancak bir Müslüman çıkıp, ben İnegöl’de Hıristiyanlara kilise, Yahudilere sinagog yapacağım diyorsa, bu caiz değildir. Üstelik Yahudi ve Hıristiyanların bizim 5 vakit namaz kılmak gibi sıklıkla kilise ve havrayı kullanıp ibadet etmeleri de söz konusu değil. Hafta da bir cumartesi ve Pazar günleri var en fazla. İnegöl’e mobilya almaya gelmişken, haftalık ibadetlerini yapma ihtiyacını duyacaklarını düşünmek, çok popülist bir yaklaşım olur. İnegöl’de her ne sebeple olursa olsun kilise veya sinagog’a ihtiyaç var mı? Yok. Öyleyse; Mobilya AVM’de kilise ve sinagog yapma fikrini her açıdan çok gereksiz ve de yanlış buluyorum. Yazımız böyle… İslam’ın açık bir şekilde yasakladığı bir konuda, bizim görüş belirtmemiz bile anlamsız.