Türkiye seçimlerin ardından Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle yeni bir dönemeçe girdi. Umduğumuz memleket işlerinin hantal bürokrasiden kurtulup daha hızlı ve zamanında müdahale ile halledilmesi önemli.

Önceki akşam yeni kabine açıklandı. Şimdiye kadar ki en genç kabine olduğu söylendi. Kabine üyelerine bakıyoruz hepsi kalibreli insanlar. Geçmişte neler yaptıkları önemli. Lakin tabi özgeçmişten ziyade icraatları önemli. "Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır" diyor adeta kabine üyeleri. Bir tanesi var ki çok dikkat çekti. Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk. Özellikle MEB'in başına kimin geçeceği merak konusuydu. Çünkü MEB'de sıkıntılar büyük. MEB başkanlığı aynı zamanda ateşten gömlek. Ziya Selçuk özel bir okulun kurucusu aynı zamanda. Liyakat sahibi. Medyada dolaşan bazı analizleri var ki gerçekten sözde değil özde "bilge" bir kişilik olduğunu düşündürtüyor. Buraya bazı analizlerini alıntıladım. Siz de hak vereceksiniz. Prof. Dr. Ziya Selçuk diyor ki;

"- İleride robotlardan dolayı çocuklarımız iş hayatına atılamayacaklar. İşten atılacaklar. O yüzden okullar robotların beceremeyeceği alanlara, yani temel insani özelliklerin geliştirilmesine yoğunlaşmalı.

- Eskiden şekeri sadece zenginler yermiş. Bu yüzden bazı insanlar ne kadar zengin olduklarını göstermek için dişlerini çürütürlermiş. Çürütemezlerse de siyaha boyarlarmış. Biz de bugün ne kadar başarılı olduğumuzu göstermek için çocuklarımızı çürütüyoruz.

- Karnenin sol tarafı talim, sağ tarafı terbiyedir. Sol tarafa yazılacak notlar için kurulan sistemleri, altyapıyı ve bürokrasiyi düşünün. Bir de sağ tarafı öğretmenlerin ne şekilde doldurduğunu düşünün. Sonra da terbiyeli çocuklar yetiştirme konusunda ne kadar ciddi olduğumuzu...

- Eğitim emzirmektir. Yani şefkat, temas ve paylaşım olmadan eğitim olmaz. Şefkatsiz bir emzirme düşünebilir misiniz?

- Doktorun elinde bir ilaç varsa, ona uygun bir hastalık bulur. Ölçme değerlendirme sistemlerini bir de bu açıdan değerlendirmek lazım. Sayılara işkence yaparsanız, size istediğinizi vereceklerdir.

- Ortalamadan hızlı olmak, ortalamadan zeki olmak anlamına gelmez. Çocuklar sınavlarda bir veya iki dakikalık sürelerle puan kaybediyorlar. Ama gerçek hayatta öyle problemler var ki, bir ömür sürüyor. Birkaç dakika süren problemlere de genelde ihtiyaç molası deniyor.

- 21. yüzyıl becerilerinden hangisi Da Vinci veya Mimar Sinan'da yoktu? Mesela İşbirlikçi Problem Çözme becerisinin boyutlarından bir tanesi de şu; "Öğrenci ne zaman dinlemek ne zaman konuşmak gerektiğini bilir." Peki 13. yüzyılda yaşayan Sadi Şirazi ne demiş; "İnsan ruhunu iki şey karartır. Susulacak yerde konuşmak, konuşulacak yerde susmak." 800 sene sonra daha tatsız tuzsuz bir cümleyle karşımıza çıkan bu beceri gerçekten 21. yüzyıla ait mi?

- Eğitim ihraç edilebilir ama ithal edilemez. Kes yapıştır bir sistemle medeniyet tasavvuru mümkün değildir.

- Bir kere başarısız olmak her şeyin sonu değildir. Ehliyetinizde kaçıncı seferde aldığınız yazıyor mu?

- Bazı öğretmenler iklim oluşturur. Bazıları da sadece hava durumu sunar. Bu iki öğretmen tipi mutlaka ayrı değerlendirilmeli ve kıymetlendirilmeli.

- Öğretmen yetiştirmeyi üniversiteye havale ettik. Üniversiteler otuz yıldır iyi öğretmen yetiştiremiyor.

Elbette çok bilmek, teorisyen olmak ayrı sahaya inip pratiğe dökmek ayrı. Bunu da önümüzdeki yıllarda göreceğiz.