İnegöl merkezi, taban zemini itibariyle dördüncü jeolojik dönemden bu yana Hocaköy Deresi ile Bedre Deresi'nin aktığı iki vadi taban arasında oluşan ve tarihi kayıtlarda "Digrihi -Çayırı" adıyla anılan "su-kesim çizgisi" dir ki Deydinler Köyü'nü, İnegöl' bağlayan yürük yolu, bu su-kesim cizgisi üzerinden geçmektedir.

1299 Yılında Turgut Alp, İnegöl'ü fetih ettikten sonra kasabanın güvenliğini sağlamak üzere; "yaya-birliği" adı verilen seyyar jandarma birliğini bu yol üzerinde ve günümüzdeki "Kasımefendi Camii"nın bulunduğu mahalde konuçlandırmıştır. Kendisi ise aşireti ile birlikte merkezi, Genci/ Turgutalp Köyü olan yöreye yerleşmiştir ki bu yöre, tarihi kayıtlarda "Turgut-Eli" diye isimlendirilmiştir.

Oylat kaplıcasından başlayarak Akıncılar Köyü'ne kadar uzanan bu dağ kıyı şeridi, Osman Gazi tarafından Turgut Alp ve aşiretine dirlik olarak verilmiştir. Günümüzde -kendilerine- "manav" denen bu yöredeki yerli köylüler, aslında, Turgut Alp'in aşiretine mensup ve ilk devirlerde yerleşik düzene geçmiş yürüklerdir.İnegöl coğrafyasındaki fiziki yapıyı-kısaca-böyle özetledikten sonra Antik Çağdan başlayarak İnegöl coğrafyasındaki sosyal hayatın oluşum ve gelişimi üzerinde kısaca durabiliriz.

ANTİK ÇAĞDA İNEGÖL, "MODRA" ADI İLE ANILMIŞTIR

"Modra" ismiyle anılan İnegöl kasabası, Antik Çağ'da ve Milattan önce 2000 yıllarında tarihi ipek yolunun Bursa ayağı üzerinde bir korsan yatağı olarak kurulmuştur. Şöyle ki: Çinden başlayarak Avrupa kıtasında İspanya' ya kadar uzanan tarihi ipek yolunun Bursa ayağı, Kurşunlu-Kulacahisar-Adabini ve de Akhisar üzerinden geçmektedir. Ticaret kervanları, Kulaca-hisar'da güvenlik ve gümrük işlemlerine tabi tutulduğu gibi Akhisar Kalesi'nde de kervan sahipleri tarafından ticari mal değişim ve de takası yapılmıştır.

Milattan önce 2000 yıllarında Akhisar Kalesi'nde bir "höyük" inşa edilirken aynı zamanda Deydinler Köyü'nü Akhisar Kalesi'ne bağlayan farazi ve sanal hat üzerinde oluşan "su-kesim çizgisi"nin orta yerinde de "İnegöl-Höyüğü", bir yığma toprak olarak oluşturulmuştur."Dikrihi Çayırı" adı verilen su kesim çizgisi, Bedre ve Hocaköy dereleri tarafından tabii olarak oluşturulmuştur. Milattan önce 2000 yıllarında Akhisar Höyüğü ve onun hinterlandı yani: arka planı olarak da "İnegöl Höyüğü" dışarı- dan toprak getirilerek inşa edilmiştir. Ancak yığılan toprak zamanla çökerek oturduğu için her yıl "İnegöl-Höyüğü" nün, yeniden yükseltilmesi zorunlu olmuştur.

Bu nedenle İnegöl Höyüğü'nün bulunduğu alana, Antik Çağda "Modra" adı verilmiştir. Dilimizde, halen, kullanılan "Madra" veya "madara" kelimeleri, "Modra" ismiyle yakından ilişkilidir ki Latince'den dilimize aktarılan bu kelimenin Türkçe anlamı, vücumuzda yanık veya her hangi bir ezilmeden meydana gelen su kabarcığının adıdır ki bir anda kabarıp yükselir; bir müddet sonra da söner. İşte bu kabarcığın adı, Latince de "Modra" dır. İnegöl Höyüğü de her yıl çöktüğü ve tekrar üzerine her yıl toprak yığma zorunluluğu olduğu için Antik Çağda İnegöl, "Modra" adı ile anılmıştır. Günümüzde -halk arasında "Yokuş" adıyla anılan höyük üzerinde kurulan sosyal yapı, Akhisar Kalesi'nin hinterlandı yani: arka planı olarak oluşturulmuş çekirdek bir sosyal yapıdır.

Tarihi ipek yolunun Bursa ayağı üzerinden Bursa'ya doğru ilerleyen ticaret kervanlarının değişim ve takas işlemlerini yapmak üzere uğradıkları Akhisar Kalesi, çok önemli bir değişim yeridir. Bu kale de İnegöl ile çok yakından ilgilidir ki 1930'lu yıllara kadar -asırlar boyunca- İnegöl-Bursa bağlantısı, Akhisar Köyü üzerinden yapılmıştır. Ayrıca bu çağda yine tarihi ipek yolunun Bursa ayağı üzerinde yer alan Kozulca Köyü de önemli bir kavşak noktasını oluşturmuştur. Zira İpek yolunun Yenişehir ayağı da Kozulca Köyü'nden ayrılarak Hamzabey Köyü üzerinden Yenişehir'e gitmektedir.

Kozulca Köyü ile Modra diye anılan İnegöl'ün arasında yer alan bir "sırt-yol" araclığı ile bağlantı kurulmuş ve günümüzde İnegöl Sanat Mektebi'nin bulunduğu sahada yer alan "Nakkarezen Çiftliği", ticaret kervanlarının konup -göçtüğü ve ticari faaliyetlerin yapıldığı önemli bir" panayır" alanı olmuştur . "Nakkare-Zen" tabiri, ticaret kervanlarının konup göçtüğünde çalınan büyük davul veya bu davulun çalınmasıdır ki bu çağda İnegöl, Kozulca Köyü ile -bu nedenleyakın ilişki içinde bulunmuştur

RECEP AKAKUŞ HOCANIN ESERİNDEN

DÜZENLEYİP YAYINA HAZIRLAYAN

AYHAN BAYRAKTAR