Bir çok kanaat önderi ile çeşitli vesilelerle görüşüyoruz. Bugün yazacaklarımı böyle bir görüşmeden bir bölüm olarak düşününüz. İlginizi çeker ve daha fazlasına ulaşmak isterseniz Roger Ailes?in ?Mesaj Sizsiniz? kitabını okuyabilirsiniz.

Politikacı ya da sanayici, bir yönetici hayal edin önce? Her türden yöneticiyi ilgilendiren bir diyalog paylaşacağım sizlerle. Yönetmek tartışmak gibi bir şeydir. Bu yüzden bir tartışma kurgusu ile başlayacağım söze?

Kamuoyu nazarında birinci tartışmayı kaybetmişti. Çünkü sadece iddialara cevap vermek zorunda kalmış ve kendini savunma durumundan başka bir şey sergileyememişti.

Kendini savunurken mesajını verme fırsatı bulamamıştı.

Araştırmalara göre, diğer insanlar hakkında karar vermeye , onlarla karşılaştığımız ilk yedi saniye içerisinde başlarız. İlk yedi saniyede duruşumuz, görünüşümüz ve sözümüz iyi ya da kötü iz bırakır insanlarda. İlk izlenimi yabana atmayın. Unutmayın mesaj sizsiniz?

Yine araştırmalara göre insan yüzündeki seksen adale , yedi binden fazla yüz ifadesini üretebilmektedir. Çoğu insanlar poker oyunundaki gibi bir yüz takınmanın stratejik avantajı olduğuna inanırlar. Bazen öyledir. Ancak gerçek hayatta yüzünüz de güven ve dürüstlük okunursa kazanırsınız. Çünkü ilk mesaj sizsiniz?

İletişimde temel bir ders vardır. O da şudur: Kendini yansıtmadan önce karşındaki insanı özümsemeyi bileceksin. Bir babanın oğluna nasihati şudur: ?Konuşurken hiçbir şey öğrenemezsin.?

Lider ya da yönetici isen, her neysen, önce öteki insanları dinlemeyi bil? Halkı dinle. Kamuoyunu dinle. Personelini dinle. Muhalefeti dinle. Söveni dinle. Önce dinle? Tartışmaya kapıldığında ve sadece kendini savunmayı hedeflediğinde bunu yapamazsın.

Voltaire?nin yazdığı gibi: ?Sıkıcı olmanın sırrı, her şeyi söylemektir.? Başkalarını anlama yeteneği kıt insanlara dikkat ediniz. İki özellikleri vardır: Birincisi: sadece kendilerine odaklanmışlardır. İkincisi: dinlemekten çok konuşmayı tercih ederler. Ve sonra kendilerini savundukça kaybeder bu insanlar?

Kazanmak için çok konuşmaya ihtiyacın yok ki?

Amacın nedir senin? Önce bunu tanımlamalısın.

Birinci tartışmayı kaybeden yöneticiye sordum: ?Sıradaki tartışmada amacınız nedir?? Bunun üzerine çok düşünmemiş olduğu açıktı. Aklını meşgul eden tek şey muhalefetin ve rakiplerinin iddiaları idi.

Sayın Başkan, dedim.

Arasından seçim yapabileceğiniz beş strateji var.

1-Siz de saldırabilirsiniz.

2-Savunma yapabilirsiniz

3-Hile ve oyun yapabilirsiniz

4-Görmezden gelebilirsiniz

5-Tüm saldırılara karşı siz amaç ve hedeflerinizi paylaşmaya devam edebilirsiniz.

Bunların içerisinde en zayıf pozisyon savunmaya geçmektir. Bunu yaparsanız yine kaybedersiniz.

Ayrıntılara takılıp kalmayınız. İyi bilmelisiniz ki bu makama ayrıntılardan dolayı seçilmediniz. Düşüncelerinizden ve verdiğiniz mesajlardan dolayı seçildiniz. Her soru ve saldırı da siz düşüncenizi ve mesajınızı paylaşmayı hedefleyiniz. Bu muhalefet ve eleştiri karşısında kaybetmemenin altın kuralıdır.

Yaşantılarınızın, yaptıklarınızın ve yapmaya çalıştıklarınızın siz de uyandırdığı şeyi içtenlikle söyleyin yeter.

Kim ne derse desin. Kendinizden ve yaptıklarınızdan eminseniz eğer, sadece kendiniz gibi olmanız yeterli.

Rahat olun? Krizden çıkabilen liderler hayatı bir şaka olarak görebilen insanlardır. İşinizi ciddiye alın fakat kendinizi o kadar ciddiye almayın. Tekrar ediyorum. Bir kez daha okuyun lütfen İşinizi ciddiye alın fakat kendinizi o kadar ciddiye almayın.

İnsanların çoğunun yanıldığı şey şudur: Bir iş görüşmesinde ya da bir toplantı sırasında konuşurken olduğundan daha farklı davranmak gerektiğini düşünürler ve farklı bir tavır takınırlar. Ciddi olmak gerektiği konusunda kendilerini zorlarlar. Her seferinde maske takmak neden?

Oysaki insanın verebileceği en iyi mesaj; kendisidir. Ne istediğinizi bilin ve kendiniz olun yeter. Ne istediğinizi söylemezseniz, insanlar istediğinizi elde etmenize yardımcı olamazlar ki?

Bir fotoğraf çektirdiğinizi düşünün. Fotoğrafçı çoğunlukla ?gülümseyin? der. İnsanların çoğu da zoraki bir şekilde sırıtırlar. Halbuki gerçek gülümseme; önce beyinde başlar sonra yüzde. İşte bunu başarabilen insanlar her seferinde güzel fotoğraf verirler.

Mesajınız da böyledir. Unutmayın: insanları yönetmek fotoğraf çektirmek gibidir. Ve bu fotoğrafta en iyi mesaj sizsiniz.

Hepimiz insanız. Hayat dediğimiz yolda kazalar olabilir. Mükemmel değiliz. Hatta aptal durumuna düştüğümüz durumlar da olabilir. Ancak her şeye rağmen hayata ve insanlara gülümseyebilirsek ve kalkıp yola devam edebilirsek, işte o zaman gerçekten kazanabiliriz.

Harika liderlerin her şeyden önce harika bir gülümseyişleri vardır. Belki de onların en büyük yetenekleri konuşma yeteneği değil, başkalarına güven verme ve onları rahatlatma yeteneğidir.

Haydi hayata, kendine ve insanlara gülümse.

Şimdi hayat denilen bu tartışmaya yeniden girişebilirsin. Unutma Kavga çıkaran ve kavgaya devam eden kaybetmeye mahkumdur.