Zihnime saplanmış kalmış ve düşünmekten kendimi alamadığım bir mevzu var. Zaman zaman yok ediyorum ya da durduruyorum. Sonra birden tekrar nükseliyor ve bu dertten kurtulmak istiyorum. Çok çabaladım, çok gayret ettim ama bir türlü beceremedim, beceremiyorum. "Şu meseleyi baştan anlatır mısınız, nasıl başladı?" diyeceksiniz.

Ben bu meseleye öncelikle şöyle ele almaya çalışıyorum, doğru mu yapıyorum bilmiyorum. İnsan kabiliyetiyle sınanırmış. İnsan meziyetlerin altında bir zaafiyet taşırmış. Bir de buna "şeytan, sizin apaçık düşmanınızdır" "şeytan, aranıza düşmanlık sokmak ister" ayet-i kerimeleri çerçevesinden bakıyorum. O zaman bu meselenin hakikatini görebildiğimi sanıyorum. Lakin doğru dürüst yani açık açık konuşmak istemem. Hakikaten tane tane anlatamam. Bu sebeple zihnimizde birçok problem yürüyor. Tüm bunların negatife kapı açmasından korkarım.

Sanırım bu zihnimde dolaşan problemin diğer ucu da diğerlerini etkiliyor. Yıllar önceydi. Benim maharetimden, kabiliyetinden çok iyi, çok da güzel kabiliyetli bir insanla karşılaştım. Sonra kara diken gibi biri kıskançlık cümleleri fısıldadı kulağına galiba. Tavırlar ve tutumlar değişti ya da ben öyle zannettim. Film ondan sonra koptu. Yani bunu ben böyle yorumluyorum.

Ama şu anda onu değil kendimi rahatsız olarak gördüğünden dolayı size meseleyi açıyorum ve benim üzerinden konuşuyorum... Başarının bu kadar dert olacağını, herhalde kimse bilemezdi. Başarı, insanlara mutluluk getirir... Başarı, huzur verir başarı falan filan işte... Ama biz de dert oldu bu kavram. Öyle bir handikaptan kurtulmak için ancak Rabbimize sığınmamız gerektiğini de biliyorum.

Olumlu düşünmeye çalışıyorum. İyi ve güzel insanların arasına şeytan girmemeli, şeytanlık girmemeli... Konuşup bütün meseleleri halletmek lazım. Çünkü düşmanlıkları ile ünlü şeytan, dini bütün, iyi niyetli, başarılı insanlar arasını açmaya çalışacağı muhakkaktır.

"Suçu başkasında veya başka yerlerde aramayın, kendinizde arayın" diyeceksin belki ama iyi niyetten kötü sonuçlar çıkabilir mi? Eksik anlaşılma, yanlış anlaşılma ya da fazladan laf katmanlarla niyetler bozulmuş olabilir mi? Ben, suçu şeytana atarak "Allah'ın apaçık düşmanınızdır" dediği gibi şüphe, vesvese, şeytan, nefis cephesine topyekün savaş açmak istiyorum.

"İçinizde bir düşmanlık kırıntısı var mı?" diye sorarsanız. Hayır, hiçbir kırıntı yok. Sadece derdini anlatamamanın getirdiği ufak bir sıkıntı var. Ne zormuş anlaşılmamak... Tabii burada meslek gururu, bir de insanın onuru karşı karşıya gelmiş olabilir. Sonuçta bir meslek sahibisiniz ve yaşınızı başınızı almışsınız... Onlarca insanla karşılaşmışsınız hepsine bir şekilde ulaşmışsınız. Fakat bu sefer her nasılsa yanlış anlaşılmayla muhatap olmuşsunuz.

Söyleyemediklerim çok küçük, ama konuşmadıkça beynime yük oluyor. Belki şimdi burada olmamın sebebi açıkça söyleyemek içindir. Farklı açıdan bakarsak; bu konu, her zaman benim için yazmaya ilham kaynağı olmuştur. Zaten mevzunun temelde bu "iyi yazmak, güzel yazmak ve ifade gücü meselesi..." Sıradan olaydı, basit olaydı -ki yazdıkları da sıradan şeyler belki de- bana öyle geliyor. Büyük bir mevzu değil buraya gelme meselemiz. "Marifet, iltifata tabidir" düşüncesi ile bir marifet gördük ve sanırım fazla abarttık/iltifat ettik, övdük... Bu da yanlış anlaşıldı sanırım.

Şimdi şeytanın bizi çekmek istediği tuzağı fark ediyor gibi davranıyorum. Sustuğumuz zaman dert bizde kalacak. Aradaki husumet/çekememezlik -her neyse ismi- yavaşlayacak diye umuyorum. Şeytana prim vermek istemiyorum, nefsime yenilmek istemiyorum. "Yeter be!" diyebilecek bir cesareti kendinde bulmak istemiyorum. "Zaman" en güzel ilaçtır, yine şeytanın bu vesvesesinden Allah'a sığınıp, kul hakkına girmemeye karar vermek istiyorum.

Evet, namazlarımda rekatların sayısının karıştığı zamanlar oldu. Kitap okurken özellikle Kur'an-ı Kerim, zihnimi meşgul ettiğini ve ibadetlerimizin huzurunu kaçırdığı ima etmeliyim. Ama bu onların suçu değil. Benim zaafiyetimin getirisi. Maharetin altında büyük bir zaafiyet yattığını yaşayarak öğrenmiş gördüm.

Arada bir sürü yanlış söz, hatalı davranış olabilir ama dert bunlar değil benim için. Bu anlattıklarımda kurtulmanın yolu herhalde bir takım ilaçlar içip, unutmak değil sadece sabretmek, sabırlı davranmak...Adresine teslim edilmemiş düşünceler, şimdilik bakanlara/okuyanlara zihin müzesinde teşhir edilmektedir, vesselam...