Bugünlerde İmamoğlu'na destek veren ünlü sanatçılara yönelik bir takım paylaşımlar okuyorsunuzdur sosyal medyada. 'Erdoğan hapse atılırken neredeydiniz?', '367 krizinde neredeydiniz?', 'AK Parti kapatılırken neredeydiniz?' gibi...

"O gün hukuk katledilirken; sesiniz çıkmıyordu da bugün mü adaletten yana olmaya karar verdiniz" eleştirilerini görmüşsünüzdür.

Ben burada bir parantez açma ihtiyacı hissettim. Ünlü bir sanatçı değilim, ama 22 yıldır musiki ile ilgilenen biri olarak düşüncelerimi ifade etmek istedim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 1999 yılında Pınarhisar Cezaevine girdiğinde, o dönemde bir köşe yazısı okumuştum. Erdoğan kendisine mektup yollayanlara cevap yazıyor diye.

Üniversite yıllarıma denk gelen o günlerde Erdoğan'a destek veren mektup yazmıştım. Hazır kağıtta da olsa bir cevap ve fotoğrafını yollamıştı Tayyip Bey. Hala evimde saklıyorum o mektup ve fotoğrafı.

AK Parti, 3 Kasım zaferini henüz kazanmamıştı. Sanırım 2002 Eylül ayında üniversiteyi bitirdikten sonra parti üyeliği için başvurdum. Yani ben AK Parti daha iktidar olmadan, gerçekten ülkenin geleceğine yapacağı katkıyı düşünerek partiye üye olmuştum.

367 krizi yaşandığında da, 27 Nisan muhtırası yayınlandığında da, AK Parti'ye kapatma davası açıldığında da sorgusuz sualsiz Erdoğan genel, yerel seçim, referandum fark etmez hangi istikameti gösteriyorsa oraya oyumu kullandım.

Yani tüm bu krizlerde AK Parti'nin yanında oldum, destekçisi oldum. Hatta referandumlarda evet verilmesi yönünde de yazılar yazdım.

17-25 Aralık operasyonları yapıldığında -o 4 bakanın hala aklandığına inanmasam da- cemaat diyerek peşinden koştuğumuz organizasyonun artık ülkeyi kaosa götürmeye çalışan bir yapıya dönüştüğünü fark etmiş, gazeteleri, bankaları, yardım kuruluşları ile bütün ilgi ve alakamı bıçak gibi kesmiştim. Hatta bu konuda yazdığım yazılar nedeniyle o cenahtan gelen tepkileri dün gibi hatırlıyorum.

O günlerde hala cemaat diye peşinden koşan, programlarına katılan AK Partili siyasetçilerin hala parti içinde yollarına devam ettiğini de anti parantez ifade edelim.

Dedelerimizden babalarımızdan öğrendiğimiz, belgesellerden anladığımız kadarıyla bir darbenin son noktası TRT'de radyo yada televizyon fark etmez darbe bildirisinin okunmasıdır. 15 Temmuz gecesi TRT'nin bayan spikerinin darbe bildirisini okuduğunda bu işin ne yazık ki gerçekleştiği hissine kapılmıştım.

Darbecilerin yönetebileceği bir ülkeye itiraz etmiş, sosyal medya hesaplarımdan bunun kabul edilemez olduğunu paylaşmış, yeni doğum yapmış eşimi komşulara bırakarak nöbet tutulan alanda da yerimi almıştım.

Velhasıl ben siyaseten mağdur olan, bir çok haksızlığa uğramış Erdoğan'ın ve AK Parti'nin 40 yıllık ömrümün 14-15 senesinde yanında olmayı bir insanlık görevi bildim. Oysa oy, yazıysa yazı, mitingse miting, nöbetse nöbet, destekse destek bunu her daim verdim.

Şimdi sanırım söz söyleme hakkım var. Oradaki sanatçılardan bir nebze farklıyım. Müsaadenizle de İstanbul seçimlerine ilişkin düşüncelerimi ifade edeyim.

Mağdur, mazlum olduğu dönemde destek verdiğimiz bu çevre ne yazık ki bizim gibi düşünmeyen, belki hayatımız boyunca oy bile vermeyi aklımızdan geçirmeyeceğimiz İstanbul'un basit bir ilçesinin belediye başkanını mağdur etti, hatta halk kahramanı yaptı.

Kazanırken oy çalma olmaz bu ülkede diyenler, kaybettiklerinde oy çalındığını - YSK bunu ısrarla reddetmesine rağmen- 3-4 yaşındaki çocukların ağızlarına da doladılar. Kazanmak için her şey mübah yolunu seçtiler.

Ben 2002'de büyük umutlarla üye olduğum o partideki insanları özlüyorum. Memleket adına bir şeyler yapma hevesinde olan tertemiz berrak yüzleri arıyorum. Gazetelerinden kin irin akan bu gazeteleri değil, doğruyu ve hakkı yazan kalemleri tekrar bekliyorum.

Bu yazıya tepkiniz de olabilir. Saygı duyuyorum. "Mazlumun dini olmaz" diyor Efendimiz. Mazlumun siyasi partisi hiç olmaz.

Bir İmam Hatipli olarak; İmam Hatipli birinin mağdur ettiği adamın hakkının bir iftar akşamında yenilmesini ve ilk orucun böyle açılmasını kabul etmiyorum.

Madem böyle bir karar verildi. Artık söylenecek söz de kalmadı. İnşallah 23 Haziran hak edenin kazanacağı bir seçim olsun. Son sözüm de bu olsun.