Batum gezimizin son gününde Macahel vadisine gittik.

Maca gürcü dilinde bilek, Hel ise el anlamına geliyor.

Burası Türkiye ile Gürcistan arasında yüksek bir bölge. Yüksek dağların arasında yayılan uzun bir vadi de bu isimle anılıyor.

Vadi boyunca akan dereler var. Bu dereler Macahel Suyu olarak anılıyor. Vadi boyunca dere üstünde taşlarla örülen tarihi köprüler var.Bu su, sınırı geçtikten sonra Çoruh Nehri'ne karışıyor.

Bu akarsuyun sağında ve solunda toplam 26 gürcü köyü var.1921 yılında, Türkiye ile Gürcistan sınırı çizilirken, bu köylerden on altı tanesi Türkiye'de, 12 tanesi de Gürcistan'da kalmış.

Macahel'in bu tarafı Türkiye. Maçahel'in ötesi; Gürcistan. Bu tarafı ya da öte tarafı, kültür olarak aynı. Bölge halkının tamamı Gürcüce biliyor.

Macahel yöresinin üç tarafı Karçal Dağ Silsilesi ile çevrili. Yılın ilk kar yağışı ile birlikte yaklaşık altı ay boyunca burada yollar kapanıyormuş.

Hem bizim taraf hem öte taraf, Coğrafi yapısı, bitki örtüsü, iklimi, suları ve biyolojik çeşitliliği ile sanki bir cennet bahçesi. Güzelliği ile sizi büyülüyor adeta.

Burası akraba köylere de sınır çizdiği için tarihte bir çok acıya da şahitlik etmiş. Bu vadide sınırı geçmeye çalışan birçok muhacir can vermiş. Bu vadinin derelerine bir çok kan ve göz yaşı karışmış.

Sayısız acı hikayesi var Maçahel geçidinin. Dedelerimin yaşadığı 2 hikayeyi paylaşayım.

Maçahel'in yaylalarında çobanlık yapan 3 kardeş, Rus zulmünden kaçıp Anadolu tarafına geçmek istemişler. Muhammed ve Mahmut kardeşler, küçük kardeşlerine demişler ki; sen burada hayvanları bekle. Biz sınırı yoklayıp gelelim. Güvenli bir geçiş var mı öğrenelim. Küçük Ahmet, gecenin karanlığında gözü yaşlı göndermiş ağabeylerini. Saatler geçmiş ağabeyleri dönmemiş. Günler geçmiş ağabeyleri dönemiş. Belki bir gün dönerler beni de alırlar umuduyla, her gün aynı yere gidip ağabeylerinin gittiği tarafa doğru gözü yaşlı bakmış saatlerce. 40 gün boyunca hiç vazgeçmemiş bunu yapmaktan. Ama ağabeyleri gelmediği gibi onlara dair hiçbir haber alamamış.

Hikayenin sonunu yıllar sonra iki ülke arasında gidip gelen torunlar bağlıyor. Muhammed ile Mahmut isimli iki kardeşin mezarı İnegöl'de Tüfekçikonak Köyü'nde. Abilerine hasret ölen Ahmet'in mezarı ise Maçahel'in ötesinde Dghvani Köyü'nde.

Diğer Hikayede şöyle; Acaristan'da hocalık yapan Nuri Efendi eşi ile birlikte, İnegöl'de yaşayan babasını görmeye gelir. Gelirken 5 yaşındaki kızlarını Dghvani köyündeki akrabalarına emanet bırakırlar.

İşte tam o günlerde sınır kapanır. İki ülke arasında giriş çıkışlar yasaklanır. Bir umut, İstanbul'dan belki Batum'a bir vapur bulunur diye günlerce limanlarda beklerler. Umutları tükenince gelip Tüfekçikonak Köyü'ne yerleşirler. Ve yavrularından bir daha haber alamazlar. Maçahel'in ötesindeki yavruları günlerce ana bana hasretiyle ağlar. Yıllar geçer o küçük kız büyür. Kendisini oralarda terk edip, gittiklerini düşündüğü anne babasını hiç affedemez.

1990 yılından sonra sınır açılır. Maçahel'in iki yakası kavuşur. Muhacirlerin ve geride bıraktıklarının çoğu artık hayatta değildir. Çocuklar ve torunlar iki taraftan gidip gelirler. Birbirlerini köylerinde bulup ziyaret ederler.

Hikayemizin küçük kızı hala hayattadır. İmkan bulur gelir Tüfekçikonak Köyü'ne. Anne babasının mezarının karşısında oturan akrabalarına misafir olur. Akrabalarının tüm ısrarına rağmen anne babasının mezarına gidip ziyaret etmez. Öyle kırgındır ki varamaz mezarları başına. Ne zaman ki geri dönmek için günlerce limanlarda, yollarda çırpındıklarını ancak Maçahel'in ötesine geçecek yol bulamadıklarını öğrenince ikna olur. Tüfekçikonak'taki Ahmet isimli yeğeni, elinden tutup halasını, götürür mezarlığa. İşte bu senin annenin mezarıdır der. Ailesinin mezarının başında, ta çocukluğundan beri içinde susmayan çığlığı atar. Hıçkıra hıçkıra sarılır annesinin mezarına. Çocukluğundan kalma hasretle dakikalarca kucaklar kabrini.

Anadolu, Balkanlar, Kafkaslar, Bosna ve Osmanlı'nın yıkılışı ile parçalanan coğrafyamızda, öyle yaşanmış muhacir hikayeleri var ki; kan ve göz yaşı ile sulanmıştır her biri.

Biz 3 kişi, dedelerimizin bu hikayelerinin peşine düşmüş ve Maçahel'in ötesine bir yolculuk yapmıştık. Şimdilik bu yazıma burada son veriyorum ancak niyetim odur ki; Allah izin verdikçe Maçahel'in ötesine yolculuğum devam edecek.