Gürcistan'ın Batum şehrine, vizesiz ve pasaportsuz gidebiliyorsunuz. Memur değilseniz kimlik kartınızı göstermeniz yeterli.

Batum, yakın ve ucuz bir komşu şehri olduğu için tatilciler tarafından çok tercih ediliyor.

Maalesef Batum'a seyahat edenler, tarihi ve kültürel sebepleri yanında, eğlence ve gece hayatı için de burayı tercih ediyorlar.

Batum, buraya gelen bazıları için ne yazık ki sadece kadın, kumar, bar, disko vb eğlence şehri anlamına geliyor. Bu şehre her gelen bu amaçlarla gelmese de, halk arasında böyle bir önyargı oluşmaya başlamış.Taksicilerden itibaren bu önyargıyı görmek mümkün.

Sahip olduğu tarihi, doğal ve kültürel zenginliklerine rağmen, Batum gibi önemli bir Osmanlı hatırası şehrin, gece hayatı ve kumarın merkezi olarak öne çıkarılmaya çalışılması çok üzücü.

Batum, kumar ve eğlence şehri olma yolunda hızla ilerliyor. Batum'un arka sokakları komünizm döneminin ve geri kalmışlığın tüm izlerini taşırken; Deniz kıyısı ve liman bölgesi, eğlence ve kumar için yüksek ve gösterişli otellerle donatılmış.

Batum'u yönetenler, Batum'u Hıristiyanlaştırmak için her türlü ortamı da hazırlamışlar. Tiflis merkezli gürcüler, Müslüman olan gürcüleri, gürcü olarak görmüyor. Türk kabul ediyorlar. "Gürcü olsa olsa Hıristiyan olur, Müslüman olmaz" anlayışı hakim.

Acara bölgesi Gürcistan'da Müslümanların yaşadığı bir bölge olarak kayıtlara geçse de, her yerde karşımıza haç ve kilise çıktı. Kilise, devlet yönetiminde bir numaralı güç...

Halkın yüzde ellisi Müslüman olsa da, yönetim tamamen Kilisenin elinde... Müslümanların tüm faaliyetleri de bu yönetimin kontrol ve denetimi altında, özgür olduklarını söylemek mümkün değil.

Müslümanların yaşadığı köylerde cami var. Çoğu Osmanlı döneminden kalma. Göçten önce yapılmışlar. Tarihi değerleri var. Ahşap yapıya sahip, eski ve bakımsızlar...

Batum'un merkezinde ise tek bir cami var. Orta Cami diye anılıyor.

Batum'daki ilk günümüzde, Öğle namazını bu camide kılmak nasib oldu. Sonraki günlerde namazlarımızda hep burayı tercih ettik. Başka alternatifimiz de yoktu zaten.

Osmanlı dönemine ait diğer camiler komünizm döneminde yok edilmiş. Ne binaları kalmış, ne isimleri. Arşiv bilgileri dahi yok.

Yaklaşık 2 asırlık bir tarihi olduğu söyleniyor. Motif, renk ve süslemeleriyle ayakta kalmayı başarmış.

Burası, Batum'daki Müslümanların tek sembolü ve buluşma yeri. Minaresi var ancak açıktan ezan okunmasına izin verilmiyor.

Köylerinde ezan okunmasına izin verilse de, Batum merkezi, ezana hasret bir şehir.

Batum, 1564 yılında, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlılar tarafından fethedilmiş. 314 yıl süreyle Lazistan Sancağının merkezi olmuş. 1877-1878 yılları arasında süren Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda Rusya'nın işgaline uğramış. Ayastefanos ve Berlin Antlaşmaları ile de şehir Rusya'ya bırakılmış.

İşte ne olduysa bu yıllarda olmuş. Rusya hakimiyeti altında özgürlüğünü kaybeden Müslüman halk, Osmanlı topraklarına sığınmış. İşte dedelerimizin Anadolu topraklarına göç edişleri bu yıllara denk geliyor.

I. Dünya Savaşı sırasında Rusya'nın bölgeden çekilmesiyle şehir Brest-Litovsk Antlaşması uyarınca tekrar Osmanlı Devleti'ne geri verilmiş. Kısa bir süre bağımsız bir sancak olmuş. Mondros Mütarekesi sonrasında ise önce İngilizlere, sonra Gürcistan'a bırakılmış.

SSCB'nin buraya hakim olmasından sonra buradaki Müslüman halkın Türkiye ile bağı tamamen kopmuş. Akrabalar yıllarca birbirlerinden haber alamamışlar. Doğanlar doğmuş, ölenler ölmüş, hep birbirinden habersiz. Yeni Nesil birbirinden kopuk yetişmiş. Büyüklerin anlattıkları hikayelerden ibaret kalmış, aralarına sınırların örüldüğü nesillerin, kültürel bağı.

İşte biz şimdi dedelerimizin anlattığı bu hikayenin peşine düşmüştük.

Batum'a geçtiğimiz ilk gün hedefimiz; dedelerimizin göç edip geldiği köyü bulmaktı.

Gürcistan'da bizi karşılayan, gönüllü rehber arkadaşlarımızla bu isteğimizi paylaştık.

Araçlar hazırlandı ve hemen yola çıktık. (DEVAM EDECEK)