Eğitim sisteminde ki yaşam sürecimi iç sesimle değerlendirdiğimde ne kadar da çok farklı bölümlerde ve alanlarda çalışmışım. Özel eğitim okullarında, anaokullarında, ilkokullarda, liselerde, meslek liselerinde, yatılı okullarda, özel öğretim kurumlarında, bakanlığımızın taşra teşkilatında, sosyal hizmetler de öğretmen ve yönetici olarak görev yapmışım. Bunların dışında Milli Eğitim Bakanlığımızın mevzuat hazırlama işlerinde, Unicef'in özel eğitimin geliştirilmesi için yaptığı çalışmalarda, 1. Özel Eğitim Konseyinin yapılmasıyla ilgili çalışmalarda, öğretmenlerin hizmet içi eğitim faaliyetlerinde kursiyer ve öğretim görevlisi olarak görev almışım. Ayrıca öğretmenlik mesleğimi akademik eğitimlerle ve aldığım kurs ve seminerle daha donanımlı hale getirmek için çabalarımı sertifikalarla belgelemişim. Bunların bana gurur verdiğini söylersem abartmış olmam. Bu kazanımları ve tecrübeleri doğal olarak yazmak ve paylaşmak gerekiyor, bunu da yapıyorum. Yazılarımın güncel olmasını ve okuyucuya bir değer katmasını tasarlayarak yazmayı yeğliyorum. Bugün ki yazımın okuyucuya değerler katması için yazacaklarımı akıl süzgecimden geçirdiğimi ifade etmek istiyorum. Bu amaçla doğal olarak bir takım araştırmalar yapma gereği duydum. Eğitim sisteminin her kademesinde çalışan biri olarak Milli Eğitim Bakanlığı'nın yaptıklarına şaşırıp kalıyorum. Benim şaşırıp kaldığım yerde zavallı öğrencilerin ve zavallı velilerin şaşırıp kalmadığını söylemek çok zor.

Malum 20 Haziran 2020 cumartesi, LGS (Liselere Geçiş Sınavı) yapıldı. Şimdiki adı LGS'nin nasıl eğitim sistemimizin içine girdiğini yazıya dökme gereğini hissettiğimde gerekli araştırmaları yaptım amacım öğrenci ve velilere bir huzme ışık olabilir miyim düşüncesinden kaynaklanmaktaydı. Bilgisayarımı açtım ve klavyenin tuşlarına dokunmaya başladım ancak eğitim sisteminin çıkmazlarını görünce, gerçekleri yazmak için yapmış olduğum mücadele beni farklı noktalara sevk etti. Bize düşen görev doğal olarak bu farklılıkları okuyucumuzla paylaşmak.

Eğitim sistemimizde yenileşmeler ve değişmeler maalesef mışlarla yapılmış. Her yapılan yeni bir sistemi toplumun kabul etmesi için değişmeden önce muhakkak bir şekilde eski sistem kötülenmiş ve yeni sistemin getirileri övülmüş, var olan sorunlar çözülecekmiş gibi halkımızın önüne konulmuş. Ne acıdır ki gelen gideni aratır misali her yeni sitem öncekilerden daha kötü bir sınav vermiş. Şimdi izninizle eğitim sistemimizin içine giren sınav isimlerini ve niçin değiştirildiklerine bir göz atalım.

OKS (Ortaöğretim Kurumları Sınavı): OKS getirilirken öve öve bitirilemeyen sistemin kaldırılmasına sıra gelince yerin dibine sokulmuş. Şimdi yerin dibine sokma gerekçelerine bir göz atalım. OKS bugünkü şekliyle amaç haline geldiği için, ilköğretimin çocuğu hayata ve bir üst öğretim kurumuna hazırlamak olan temel görevini yerine getiremez hale gelmesine zemin oluşturmuştur. Özellikle ilköğretim düzeyindeki çocukların hayata hazırlanması vazgeçilmez ve öncelikli öneme sahiptir.

OKS, kademeli olarak yenilenen öğretim programlarının ön gördüğü ölçme-değerlendirme vizyonuna uyum sağlayamamaktadır. İlköğretimde kullanılan yeni öğretim programları, sonucu değil süreci ölçen ve değerlendiren farklı yöntemler kullanmayı zaruri kılmaktadır.Bütün bu eleştirilerden nasibini alan OKS kaldırıldı, yerine SBS getirildi. Bu sefer SBS hakkında yapılan methiyelerarşı alaya uzayıp gitti.

SBS (Seviye Belirleme Sınavı): Seviye Belirleme Sınavı sürece dayalı ölçme yaptığı için anlık ya da dönemsel başarılardan çok genel başarıları ölçmektedir. Bundan dolayı eğitsel nitelikleri daha kapsamlı olup sosyal etki açısından öğrenciyi yıpratmamaktadır.

Daha sonra ki yıllarda ise SBS'nin dezavantajları sayılıp döküldü, sonrada TEOG'un olumlu yanları dile getirilmeye başladı ve SBS yerini TEOG'a bıraktı. TEOG'un yapılmasının uygun olacağı değerlendirildi. Sonraki yıllarda ise TEOG'un olumsuz yanları ortalığa düşmeye başladı ve TEOG kaldırıldı.

TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı): TEOG'un öğrenciler üzerinde uyguladığı stresin yanı sıra veliler üzerindeki ekonomik baskısı da büyük. TEOG kapsamındaki sınav için aileler etüt merkezlerine yönelmekte, öte yandan özel dersler ile harcamalar daha yüksek rakamlara ulaşabiliyor, bu nedenle TEOG kaldırılmalı denildi.

TEOG kaldırıldı, her hangi bir bilimsel çalışma yapılmadan, tamamen politik gerekçelerle, sınav artık yapılmayacak diye deklare yapıldı ama sınav yine yapılıyor. Bir gerçek unutuldu, bir posttan bir çift ayakkabı çıkabiliyor, hem ceket hem pantolon çıkmıyor. Piyasa ekonomisinin bir gerçeği var, piyasa yapıcısı arz ve talep dengesine göre şekillenmekte. Mevcut şartlarda sınavın kaldırılması mümkün görünmüyor. Bu yetmezmiş gibi birde okullar sınıflandırıldı, nitelikli okul, niteliksiz okul diye, bu kavramlar o kadar itici ki insanın ti niyetinin kabul edeceği bir kavram değil. Bakanlık kendi ayağına kurşun sıkıyor. Birileri çıkıp şunu söyleyemiyor? Ey Bakan Bey senin birinci görevin okulların hepsini nitelikli hale getirmek değil mi? Nasıl olur da okulları nitelikli ve niteliksiz olarak sınıflandırırsın? Mevcut sistem öğrencilerin sınava hazırlanma motivasyonunu ciddi anlamda düşürmekte. Eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması çalışmaları eğitim sistemini ileriye götürmekten öteye aksine daha da gerilere götürdüğünü söyleyebilirim. Yeni sistemde ilk % 10'luk dilime giren öğrenciler nitelikli okul kabul edilen okullara girebilmekte bu ilk %10 okulun hepsi de öğrenciler tarafından kabul edilebilir nitelikte değil. Proje okulu diye bir kavram uyduruldu, proje okulu hangi projeyi yapıyor o da çok merak konusu.

TEOG'un öğrencilerin üzerinde oluşturduğu olumsuzlukların yanında LGS ile birlikte öğretmen liseleri, sağlık meslek liseleri, kapatıldı, Anadolu liselerinin temeline kibrit suyu döküldü. Sınavla girilecek okul sayıları azaltıldığı için öğrencilerin motivasyonları ciddi anlamda olumsuz etkilendi, etkilenmeye devam edecek.

Çalışan ve emek veren bütün öğrencilerime LGS' de başarılı olmalarını diliyor, eğitim sisteminin yeniden yapılandırılarak, liselere sınavsız geçişin hayatımıza girmesini diliyorum.