Çobanın bir misafiri vardı. Misafir yüzlerce koyundan oluşan sürüye bakarak , ?Bana bir koyun kes de ziyafet çekelim? dedi. Çoban neden olmasın dedi. ?Git sürüye, en iyisinin kulağından tut getir. Onu sana ikram edeceğim.?

Misafir sevinçle koyunların arasına daldı. Hayvanlardan en çok beğendiğini kulağından tutup getirdi. Ancak şaşkın misafir sürüye bekçilik yapan çoban köpeğinin kulağından tutmuş, sürüklemeye çalışıyordu.

Efendimiz bu hikayeyi anlattıktan sonra buyurdular ki: Bir arkadaşı ile oturup konuştuktan sonra, işittiği şeylerin güzel olanlarını anlatacağına, laf taşıyıp kötü olanlarını başkalarına anlatıp, fitne çıkaran insanların durumu bu hikayede ki şaşkın misafire benzer.

HİSSE: Bir konuşma ortamında konuşulanlar arasında iyi şeyler de olur,kötü şeyler de olur. Kişi konuşulanları emanet bilmeli. Yerli yersiz orada konuşulanları başkalarına aktarmaktan sakınmalı. Aksi halde laf taşımak büyük fitnelere sebep olabilir. Bu sebeple laf taşıyıcı konumuna düşmekten sakınmalı. Konuşulanların iyi ve güzel olanlarını paylaşmayı tercih etmeli.

NASIL ZENGİN OLMUŞ?

Ülkenin yaşını başını almış ve en zengin işadamlarından biriyle yapılan röportaj: Genç gazeteci ünlü işadamına soruyor,

Efendim, bugünlere nasıl geldiğinizi, bu inanılmaz servetin öyküsünü bizimle paylaşmak ister misiniz?

Ve cevap geliyor, 1928 yılıydı. 1.Dünya savaşının acıları yeni yeni sarılıyordu. Elimdeki birkaç kuruştan başka hiç bir şeyim yoktu. Elimdeki 5 kuruş ancak 1 elma almama yetiyordu, ve ben 1 tek elma aldım.

Sabahtan akşama kadar elmayı sildim, pırıl pırıl oldu. O elmayı gün sonunda tam 10 kuruşa sattım. Sabahı zor etmiştim. Ertesi sabah, elimdeki 10 kuruşumla 2 elma aldım.

Sabahtan akşama kadar o 2 elmanın her tarafını sildim, bir güzel parlattım ve gün sonunda ikisini, toplam 20 kuruşa sattım. Bu sistemle ay sonuna kadar devam ettim ve bir ay içersinde tam 1 Lira 370 kuruş kazanmış oldum.

Derken Efendim, ertesi ayın ilk haftası karımın ABD? de yaşayan amcası öldü ve bize 5 milyon dolar miras bıraktı?.

CEP TELEFONU BEYİN TÜMÖRÜ RİSKİNİ ARTTIRIYOR

Cep telefonu ile çok konuşan bir insanım. Son bir kararla elimde telefon taşımaktan kurtuldum. Artık kulaklık kullanıyorum. İşim çok kolaylaştı. Ancak kulaklığım fark edilmediği için görüşme esnasında beni görenler kendi kendime konuştuğumu görerek şaşırıyorlar. Sanırım deli olduğumu düşünenlerde olmuştur.

Onlar için tabi şu daha da şaşırtıcı:takım elbise giymiş,gravatlı, elinde laptopu, kendi kendine konuşan bir deli. Ancak beynimde kanser tümörü oluşacağına, deli bilinmeyi tercih ederim.

Yapılan geniş çaplı ve yeni bir araştırma, cep telefonlarının uzun dönem kullanımının beyin tümörü oluşum riskini artırdığını teyit etti. Araştırmaya göre, 10 yılın üzerinde düzenli cep telefonu kullananların, kafalarının ahizeyi tuttukları yer civarında glioma adı verilen sinir sistemi tümörleri gelişmesi olasılığı yaklaşık yüzde 40 daha fazla. Bu sebeple kulaklık kullanımı önemle tavsiye ediliyor.

ÜÇ YIL SONRA ÖĞLE YEMEĞİNDE NE VAR?

Erlanyen Üniversitesi profesörlerinden Hutterrohta Osmanlı içtimai yapısı üzerine araştırma yapan bir uzmandı. 16.Asır Filistin sosyal yapısı üzerine bir çalışma yapıyordu. Arşivlerde öyle kayıtlarla karşılaştı ki hayretler içerisinde kaldı. Kayıtlara geçen tarihi olay şu idi:

Osmanlı ordusu üç yıl sonra bir köyden geçecekti. Askeri birliğin yemeği programlanmıştı. Öğle yemeğinin menüsü çıkarılmıştı. Menü de üzüm de vardı.Üzümün öğle yemeğinden sonra dağıtılması planlanmıştı. Üstelik bu üzümün nereden geleceği de düşünülmüştü.

Profesör, üç yıl sonrasının bir saatini bile programlayan bu anlayış karşısında adeta donakaldı. Sadece şunları söyleyebildi: ?Herhalde Osmanlı, devlet olarak insanlığın en muhteşem harikasıdır