Genç kız, turkuaz renkli koltuklara kurulmuş "Kütüphaneler Haftası" vesilesiyle sahnedeki masanın ardından konuşacak edebiyat öğretmenlerine dikkat kesilmişti. Az önce beyaz perdeye yansıtılan "Dünyanın en güzel 10 Kütüphanesi ile Türkiye'nin en önemli 10 Kütüphanesi"nin fotoğraflarını izlemişti. İçinden; "Keşke buraları bir görebilsem. Şu kitapların tarih kokan küflü sayfalarını tek tek çevirebilsem" gibi bir temenni cümlesini içinden geçirmeye bile vakti olmamıştı.

Dünyanın en güzel kütüphanelerinin hangi ülkelerde, hangi şehirlerde olduğunu tek tük aklını kıyısına kazınmıştı. Bir gün oralara giderse fotoğraflarını gördüğü o kütüphanelerden birini ziyaret etme fikri zihninde tohuma durmuştu.

Şimdi sahneye çıkmış olan edebiyat öğretmenlerinden biri konuşmasına başlayacaktı. Elindeki not defterine duyabileceğini umduğu güzel cümleleri not etmek için bekliyordu genç kız.

Sözü ilk alan, oynadığı tiyatrodan dolayı kendisini tebrik eden edebiyatçıydı. Kendisinin tiyatro kabiliyeti kadar yetenekli olan hatibin dilinde kelimelerin dansı başladı.

"Kütüphanelerden bahsedeceksek eğer öncelikle "okumak" kelimesi üzerinde yoğunlaşmamız gerekiyor. Ki ben genellikle olaylara ontolojik yani yaradılışsal açıdan bakmayı prensip edinmişimdir... Yani daha öz ifade yle "ilahi bir bakış açısıyla bakmaktan"

Kur'an-ı Kerim'de okumakla alakalı ne var? Hepimizin bildiği gibi yüce Rabbimiz insanla kelamlaştığında ilk önce o kelimeyi kullandı. Hani bebek ilk konuşmaya başladığında anne mi dedi, baba mı dedi gibi o heyecanı yaşarız ya aynen onun gibi... Allah da kulları ile konuşmaya başlarken ilkin "namaz kıl, ibadet et" gibi temel terimlerden bahsetmedi de "ikra/ oku" dedi. Oku...

Yani okuma, bildiğimiz bir metni okumak anlamına gelmiyor sadece. Bu kelimenin, Kur'an-ı Kerim'deki karşılığı aynı zamanda "tilavet etmek"tir. Bu okuma; anlamak, kavramak, bilmek manasına gelen bir okumaktır. O yüzden Allah, Peygamber (sav)'e yazılı bir metin olmadığı halde "ikra/oku" dedi ve ondan sonra insanın okuması başladı. "Neyi okuyayım?" dedi Peygamber (sav)... Cibril ise: Yaradan Rabb'inin adıyla" dedi ve süreç ondan sonra devam etti.

Mademki kütüphanelerden bahsedeceğiz, o zaman okumanın da manasını ve içeriğini bilmek lazımdır.

Hiç kütüphaneye gittiniz mi?" gibi çok basit ve temel bir soru sorulabilir. Kütüphaneye gitmeyen, kitapların evini bilmeyen bir adam, kitap hakkında konuşmamalı değil mi? Evet, ben de büyük kütüphanelerden bazılarına gittim. İstanbul'da Üniversitenin yanındaki kütüphaneye mesela, Bursa'da Eski Yazma Eserler Kütüphanesine mesela... İnegöl'deki Halk kütüphanesine de gittim.

Hatta İstanbul'daki bir geziye "büyük kütüphaneleri gezeceğiz" diye gitmiştim.

Şu anda en önemli kütüphaneden bahsediyorum. En önemli kütüphane okulumuzun kütüphanesidir. Hani kapısını açıp sadece ders çalışmak için bir araya geldiğimiz yanıbaşımızdaki kütüphane... Dünyanın en değerli, en kıymetli kütüphanesi bu kütüphanedir.

İnegöl Halk kütüphanesinde kaç kitap var bilir misiniz? Kütüphane müdürü Kenan Bey'in verdiği bilgiye göre 40000 civarında kitabımız var. Hatta "kitap yıkama makinesi" bile varmış.

Fakat benim için önemli olan şey, kendi kitaplarımı barındıran kütüphanemdir. Kütüphanemde binden fazla eser olduğunu biliyorum. Liseli yıllarda başlamıştım kütüphanemi oluşturacak eserleri almaya.

Hatta şöyle diyebilirim; bir insan, eğer kitabı okuyacaksa evvel emirde kitaba para vermelidir. Kitaba verilen para kitap okuma kararlılığını hızlandırır. Dolayısıyla herkes çok kitap okumak istiyorsa yapacağı ilk şey kitaba para vermek olacaktır.

Okumaktan ne alıyorsunuz, ne işinize yaradı? Okuma serüvenimiz nasıl başladı? Hangi yazarları okursunuz? Hangi sıklıkla kitap bitirirsiniz?Kütüphanede kaç kitap olduğunu tahmin ediyorsunuz?Hangi kütüphaneleri gezdiğiniz? Kütüphane ile ilginiz ne kadardır? Nasıl kitap okumalıyız?

Hangi kitaplar vazgeçilmezdir? Sizi etkileyen kitaplar hangileridir?"

sorularıyla konuşmasını şekillendiren edebiyat öğretmeninin bu tarzına hayranlık duymuştu. Çünkü yorulan ve dağılan zihninin toparlanmasına vesile olan bu sorular kendisinin konuşmadan kopmadan dinlemesine vesile oluyordu.

Kütüphaneler Haftasında ilk defa böyle bir konferans dinleyen genç kız teneffüs zilinin çalmasıyla kalabalıklara takılıp salondan çıktı.