Üç dört haftadır öğrencilerimle Türk Edebiyatında Peygamber Sevgisi Şiir Dinletisi hazırlıkları yapıyoruz. Şairlerin gönül toprağından satırlara ilmik ilmik işlenmiş manaları dillendirmek istiyoruz. Bir gönülde filizlenen sevgiyi diğer gönüllere aktarmak için şiir dinletisi iyi bir yoldur. Ne diyor Efendimiz (sav) “sevdiğinizi kardeşinize bildiriniz” sevgi ve muhabbet kelimeleri çokça zikredildiğinde insan bir başka oluyor.
Bir gönlün en çok minnettarlık duyacağı kişi, kendisine iyilik yapandır.
Peygamberlik müessesini düşünüyorum nice zamandır. Ontolojik bir yer açmaya çalışıyorum ona. Yani acıkmak gibi doğal bir ihtiyaç olmalı diye düşünüyorum. Uykusuz kaldığımızda uyumaya muhtaçmışız gibi hissetmeliyiz, diyorum.
Peygamberler niçin gönderilmiştir? Ne zaman, kimlere gönderilmiştir? Gerçi bu “gönderilmiş” kelimesi dışarıdan, uzaktanmış gibi bir hava veriyor ama öyle değil. Seçilmiş insanlardır peygamberler. Seçilmiş olmak benzerlerinden ayrı tutulmak anlamına gelir ve kişiyi özel kılar. Hiç kimse kendi ibadet ve de ihlaslı çalışmasıyla bu makama yükselemez. Rabbimizin nimetidir nebilik. Ağır bir sorumluluktur, zira söz ağırdır ve bazı duyanlar da ağır işitirler.
Zalim insanoğlu “peygamberlik, iki şehrin büyüğünden birine verilmeli değil miydi?” dedi. Bakınız insan evladının zihni ölçülerini görünüz. Bir kavmin büyüğü nasıl olur veya kimdir? Ya siyasi otorite veya ekonomik otorite. Zengin değilsen, mevki ve makam sahibi değilsen kıymetin yok. Fakat, İlahi ölçüler, zavallı ve yalaka halkın düşüncesinden çok farklı zuhur eder. Kitap bunu bildiriyor bize.
Bir çobanı, bir marangozu işaret eder kutlu vahiy bazen. Fasık insanların önünde yetenekleri ile dimdik dururken onu fark edemeyenler Allah’ın nimetini kendi kafalarına göre uydururlar.
Peygamberler kötü ahlaka sahip toplumlar için bir uyarıdır. Her türlü sıkıntı ve eziyete katlanan bu kutlu insanların yolundan gidenler de aynı amacı yerine getirirken fosilleşmiş düşünce sahiplerinden büyük tepki toplarlar.
Peygamberler bir ayna gididir. İnsanlar onlara baktıkça kendi hatalarını görme imkanına kavuşur. Bazı insanlar ya da toplumlar bu hataları düzeltirler ancak bazıları ki bu bazılar çoğunluktadır helak olmak için yarışırlar maalesef.
Türk Edebiyatında Naat Dinletisi yaparken Leyla ile Mecnun aşkını terennüm eder tarzda telaffuz edişimizle O mübarek insanları anlatamadığımı biliyorum. Ancak bazı şiirler var ki,
Hamza’yım ey sevgili Uhuddayım,
Tam önündeyim,
Vahşinin mızrağı deler geçer yüreğimi
Satırlarını duyunca göğüs kafesimdeki kemiklerden çatır çatır ses geliyor sanki. Arka fonda Çağrı filminden alınmış o kareler eşliğinde bu şiiri her dinlediğimde yüreğim parçalanıyor.
Aşıksam Muhammed’e (sav) aşığım
Gelirsem Muhammed’e (sav) gelirim
Dizeleri ile başlayan ve her kelimesiyle bizi asr-ı saadete taşıyan kelime katarlarının takipçisi olacaktır kulaklarımız.
Duygusallığı küçümsemek istemem. Hatta çok önemlidir. Duygusal bağlılıklar her şeyi canlı tutar. Fedakarlığın büyüğü o duygusallık içinde gizlidir. “Ben onsuz yapamam” diyerek son nefeslerin veren sahabeleri okuduk kitaplarda.
“Kişi sevdiği ile beraberdir” ancak sevdiklerinin amelleri gibi amel yapamıyorsa da mı onlarla beraber olur? “Evet, kişi sevdiği ile beraberdir.”
Kutlu doğum haftasında kulağımızda kalan şu cümle olsun: Efendimizin hangi sözünden sonra tavır ve davranışlarım değişti? Sevdiğin kardeşine “Ona Allah için sevdiğini söyle” demişti Efendimiz, ben de çok samimi bir dostuma uyguladım. Lakin evlenme teklifi kadar zormuş. “Seni, Allah için seviyorum kardeşim.” Cevap “Uğrunda beni sevdiğin Allah da seni sevsin.” (amin)