Ya kazanacağız ya kaybedeceğiz. Büyük kurtuluş vardır bir de "Büyük felaket"....Kur'an diliyle ifade edersek "Hüsran" vardır, o da, insanın yolunun cehenneme çıkmasıdır.

Evet o gün, çetin bir gündür. Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçtığı, herkesin başının derdine düştüğü gündür. Kurtuluş, işte o hengameyi atlatabilmekte ve selamet sahiline çıkabilmekte, meleklerin selamladığı bir iklime kavuşabilmektedir. Oraya buradan gidiliyor. Dünyadan. Dünya da İslam olmaktan. Rasulü Ekrem Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in krallara gönderdiği mektupta "İslam ol kurtul" çağrısı yapması Halik-ı Zülcelal'in kurduğu insan - dünya - ahiret düzeninin kaçınılmaz sonucudur. İslam kurtuluştur, kurtuluş İslam iledir. Bu, Rabbani düzendir. Başka kurtuluş yolları gösterenlerin, insanı ve kainatı, Halik Teala'nın yaratışından, tanzim edişinden, ve kıyametle sona erdirişinden başka türlü izah edebilmesi gerekir. Böyle bir izahın imkanı yok. İnsan istese de istemese de bu tanzimatın içindedir ve seyrü seferini o mecrada yapmaktadır. Ebedi kurtuluşu istiyorsa, Halik'ın düzenini idrak etmesi ve ona uyum göstermesi gerekir. Rabbin, elçileri vasıtasıyla önümüze koyduğu "Kurtulma gündemi"ni içimize sindirdikten sonra bize lazım olan şey, "Büyük kurtuluş"a kavuşmak için bizden istenenleri bilmemiz ve ona göre bir "Dünya hayatı" tanzim etmemizdir. Allah'ın elçilerinin getirdiği insanlık düzeni, bütünüyle bir kurtuluş çerçevesidir. Bu açıdan bakıldığında Kur'an-ı Kerim'in ihtiva ettiği bütün bir ölçüler manzumesi, insanoğlunun elinden tutup onu "Büyük kurtuluş"a ulaştırır. Kur'an'ı canlı hayat haline getiren Allah Rasulü (sallallahü aleynhi ve sellem) de izinden gidildiği ölçüde, insanoğlunun yolunu "Fevzü'l- azim - Büyük kurtuluş"a ulaştırır. Allah Teala buyurur: "Ey iman edenler, Allah ve Rasulü, sizi hayat verecek şeylere çağırdığında ona icabet edin." (Enfal, 24) Dünyada da hayat Allah'ın ve Rasulünün çağrısında, ebedi alemde de... O yüzden Kur'an'a kurtuluş rehberi gibi bakmak, Rasulullah (s.a.v.)'ın elinden kurtuluş yolculuğunun kılavuzu gibi tutmak, bunun için de hem Kur'an'ı, hem canlı Kur'an olarak Rasulullah'ı bütün kalbi dikkatimizle ve rikkatimizle okumak sorumluluğundayız. Okumak, öğrenmek ve yaşamak zorundayız. Kur'an ki, Allah Teala'nın insanoğluna son kurtuluş mesajı olarak, bünyesinde, Hazreti Adem'den, yani ilk insandan bu yana bütün insanlığın dünya imtihanını bizlerin önüne sermiş ve anlatılan bütün insanlık hikayelerinin içinde, bir yandan hüsran örneklerini, bir yandan selamet yollarını işaretlemiştir. Mesela Cenab-ı Mevla'ya "... (insanların) diriltilecekleri gün, beni utandırma!" diye yakaran Hazreti İbrahim aleyhisselam örneğini yeniden hatırlarsak, o duanın devamında şöyle dediğini görürüz: "O gün ne malın bir faydası olur, ne de evladın. Yalnızca Allah'ın huzuruna kötülükten korunmuş (selim) bir kalple çıkanlar (kurtulacaktır)!" (Şuara, 88-89)

Ne mal, ne evlad. Ne şan, ne şöhret. Ne de dünyevi herhangi bir statü. Bunlar o gün kurtarıcı olmayacak. Kurtarıcı olan, "selim bir kalb" olacak. Allah Teala, "Benim huzuruma selim bir kalb ile gelin" buyuruyor. Selim bir kalb, Allah'ın huzuruna çıkacak kıvama gelmesi için emek verilmiş bir kalbtir. Selim kalb, Kur'an'ın ölçülerine göre yoğrulmuş bir kalbdir. Selim kalb, "Allah zikri ile doyurulmuş" bir kalbdir. Selim kalb, ihsan kıvamında, yani Allah'ı görüyormuş gibi bir yaşama disiplini kazanmış, ve vücudun bütün uzuvlarına ilahi ölçü şuuru taşıyan kalbdir. Bu, güzel bir Müslüman'ın kalbidir. Büyük kurtuluş, güzel Müslüman olmaktadır. Rabbin huzuruna güzel Müslümanlığını götürene ne mutlu!

Ahmet Taşgetiren

2014 - Haziran, Sayı: 340, Sayfa: 001