"Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir'de yardım etmişti. O halde Allah'a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız. O zaman sen, müminlere şöyle diyordun: İndirilen üç bin melekle Rabbinizin sizi takviye etmesi, sizin için yeterli değil midir?" (AL-İ İMRAN 123-124)

UHUD SAVAŞI: Ayet-i kerime Uhud savaşında nazil olmuştur. Bedir savaşından bahsetmektedir. Müminlere seslenen ve "İndirilen üç bin melekle Rabbinizin sizi takviye etmesi, sizin için yeterli değil midir?"[1] Buyuran Resulullah Efendimizdir. (s.a.v)

Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) Uhud'a bin kişilik ordusu ile gelmişti. Uhud, Medine'nin kuzeyinde Mescid-i Nebevi'ye yaklaşık 5 km. mesafededir. Karşılarında üçbin kişiden oluşan müşrik ordusu vardı. Hicri 2, Miladi 624 yılında Bedir'de ağır bir yenilgiye uğrayan müşrikler, intikam almak için gelmişlerdi. Ebu Süfyan kumandasındaki orduda 700 zırhlı, 200 atlı asker ve 3000 deve vardı.[2]

İki tarafın çarpışmasına çok az bir zaman kalmıştı. O sırada Münafık Abdullah b. Übeyy, yaklaşık 300 fitneci askerini yanına alarak İslam ordusunu terk etmişti. İslam ordusu 700 kişi kalmıştı. Münafıkalrın başı ayrılırken: "Ben meydan savaşına taraftar değildim. Muhammed çoluk çocuğun sözüne uydu, bizim sözümüze itibar etmedi Niçin canlarımızı ve çocuklarımızı boş yere verelim?" diyordu. Bu fitneden, Medineli Selemeoğullan ile Hariseoğulları da etkilenmişti.[3] Neredeyse onlar da İslam ordusunu terk edip gideceklerdi. Fakat Allah onları bu fitneden korudu da, Rasulullah efendimiz (s.a.v) ile birlikte devam ettiler.

"O zaman içinizden iki grup az kaldı bozuluyorlardı. Halbuki onların yardımcısı Allah'tı. Mü 'minler ancak Allah 'a tevekkül etmelidirler."[4] Bu gelişmeler Resulullah Efendimiz'i (s.a.v) çok üzmüş, İslam ordusunun moralini bozmuştu. Uhud'a giderken yaşanan sıkıntı, savaş sonunda da kaçırılan galibiyetle üzüntüye dönüşecekti. Uhud Gazvesi'nde müslümanlar yetmiş şehid vermişti.

Ebu Süfyan savaş sonunda Uhud dağına çekilen İslam ordusuna; "Savaş sırayladır; bugün Bedir Savaşı'na bedeldir" diye seslenmişti. Hz. Ömer de ona şu karşılığı vermişti: "Evet ama eşit değiliz. Zira bizim ölülerimiz cennette, sizin ölüleriniz cehennemdedir"[5] Allah (c.c.) Uhud günü, müminlerin kalpleri kuvvetlesin, tesellli bulsunlar ve üzüntüleri kaybolsun diye bu ayet-i kerimeleri indirdi. Müminlere Bedir günündeki yardım ve zaferini hatırlattı.[6]

Bedir'i hatırlayalım. O gün, Allah'ın Rasulü (sav) çok heycanlıydı. Ümmeti ve davası adına kaygılıydı. Kalktı ve: "Ey Allah'ım, ey Rabbımız! Bana kitabı indirdin ve bana savaşı emredip bana zafer va'dettin. Elbette sen va'dinden dönmezsin," diye dua etmeye başladı. Bunun üzerine Hz.Cebrail (a.s) indi ve Allah'ın emri ile meleklerle birlikte yardım için geldiğini bildirdi.[7]

Mesaj şu idi: Uhud'un sonucuna takılıp kalmayın Müslümanlar. Bedir'de kazandığınız gibi samimi olursanız daha nice Bedir zaferleri sizi bekliyor. Bedir'de yardıma gelen Allah'ın melekleri, yine gelir yardıma. 3 bin melek, 5 bin melek olur. Sizi takviye ederler. Zafer, yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah kalındandır.

SÜNNETÜLLAH: Allah (c.c.) her şeyi bir sebebe bağlamıştır. Başarı ve başarısızlığın da bir sebebe bağlı olması, Allah'ın değişmez bir kanunudur. Buna Sünnetüllah denir. Melekler, sebeplerle örülmüş hayat imtihanında, Allah'ın görevlendirdiği askerleridir. Sayısız melek Allah'ın emri altındadır. Bu melekler Allah'ın emri ile kainatın her işinde vazife yaptıkları gibi yine Allah'ın emri ile Müminlerin yardımına da koşarlar.

HÜLASA: Bedir de olduğu gibi ihlas ve gayret ile Allah'ın yardımını hak etmek gerekiyor. Sefer kullardan, zafer Allah'tandır. Allah dilediği kullarına bir karınca ile de yardım eder, bir melek ile de yardım eder, üç bin melek ile de yardım eder. Beş bin melekle de yardım eder.


[1] Al-i İmran suresi 123-124/ Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 1/164-165

[2] TDV, İslam Ansiklopedisi, Uhud

[3] Buhari, Megazi, 18; Tefsiru'l-Kur'an, 3/8

[4] Al-i İmran suresi 123

[5] TDV, İslam Ansiklopedisi, Uhud

[6] Taberi, Camiul-Beyan, IV,57-58.

[7] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 1/164-165.