Hayatımın en anlamlı, en değerli işlerinden biri de Kur'an-ı Kerim okumaktır. Bu Ramazan'da açlığımı hissettiğimde ya da yorgun düştüğümde Kur'an'ın gölgesine sığınırım.

Bazen Kur'an okurken tecvit kuralları vesilesiyle insan beyninin gelgitlerini yazmayı bile düşündüm. Düz bir okuma yapmıyorsunuz, birçok tecvit kuralı aynı anda zihninizde hazır asker gibi bekliyor. Vakti geldiğinde dudaklarımızın arasından sıyrılıp biçim alıyor. İzharlar, ihfaların yanında, hu zamiri uzun mu okunacak yoksa kısa mı, ra harfinin okunuşu, idgamlar, durak yerleri ve duruş biçimleri daha birçok dil kuralı yola çıkacak asker gibi hazır bekliyor zihnin orta yerinde.

Her harfine sevap yazılan Kur'an-ı Kerim'i tecvitli okuma gayretiniz olunca bütün bunlar kariyi (okuyucuyu) zorluyor. Lakin ezberinizdeki bir yeri okuyorsanız ya da hafız iseniz artık her şey otomatiğe bağlanır rüzgar gibi akıp gider. Çünkü tekraren gittiği yollardan geri dönen insan misali her şey gayet kolay oluyor. Hatta bazı tecvit kuralları bile hızlı okumada farklılaşıyor.

Fakat bu Ramazan'da benim fark ettiğim başka güzellikler yakaladım. Mutlaka Kur'an uzmanları bunları kitaplarda yazmışlardır ama ben bir edebiyat öğretmeni olarak o telaffuzların güzelliğine, o hitabetin inceliğine, o cümlenin güçlü ifade edişine bayıldım her okuyuşumda.

Cenab-ı Allah'ın kudret sahibi olmasına rağmen ve isterse bir anda bütün insanları kendisine iman edebilecek duruma getirebileceğini beyan etmesine rağmen insanlara sürekli ikna edici bir dil kullanması benim bir kez daha bağlılığımı artırıyor. Nazlanmadan, burun kıvırmadan teslim oluyorum. En doğru söz o, e geçerli söz onunki... "Düşünmezler mi?" davetinden sonra inkar edenler için "onlar iman etmiyorlar ya, onların yeri ebedi cehennemdir" sözleriyle noktalaması bir taraftan teşvikin diğer taraftan tehdidin sıcaklığını hissettiren ayetler peşpeşe geliyor.

Anlamca iki zıt inanç sahiplerini arka arkaya zikretmesi keyif verici. "Onlar iman ederler, şöyle şöyle yaparlar ve şu mükafata nail olurlar...." ayetinin hemen altına "onlar ki Allah'ın ayetlerini inkar ederler ve şöyle şöyle bir yere giderler. Ne kötü bir yerdir gidecekleri yer..." gibi ifadeler insanın anlamasını çabucak kolaylaştıracak ifadelerdir.

Şuara Suresi'nde bir şiirin dörtlüğündeki nakaratlar gibi peygamber kıssalarını kısa kısa anlatıp: "Onlara kardeşleri Salih'i gönderdik. Sakınmaz mısınız? dedi" ifadesinin kibarlığı ve yumuşaklığı beni tekrar etkiledi...

Kur'an-ı Kerim'in Allah'ın kelamı olduğunu bilip onunla güzel güzel konuştuğumu hissetmek çok yüksek bir mana ifade ediyor benim için. Cenab-ı Allah'ın kullarını hakikatli biçimde uyarması ne büyük bir lütuf. Benim için en büyük bilgi: "Şeytanın apaçık düşmanımız olduğunun" söylenmesi. Görünmeyen kendini gizleyibilen bu melun, insan evladına neler yaptırabileceğini kainatı yaratan tarafından bildirilmesi ne büyük bir imkan ve lütuftur.

Bir de "yerdekiler ve göktekiler ve bunların arasındakiler" gibi cümlelerle Rabbimiz bize inkar edilemez tabiat ayetlerinden delilleri sunuyor. Daha yolun başındayken "akletmez misiniz, düşünmez misiniz?" gibi sorularla bizi ciddi bir tefekküre davet ediyor. İnsanın yaratılışındaki zaafiyeti veya güçlü yönünü apaçık dile getiren Rabb'imiz ahirete iman etmenin, verilecek hesaba göre yaşamanın ne kadar mühim olduğunu beyan ediyor çoğu kere.

Acizane Kur'an-ı Kerim'i okurken bildiğim kelimeler var ama toparlayıp bir cümle haline getiremediğim için üzülüyordum. Bu yarım yamalak Arapçamla tercüme etmeye kalktığım zamanlarda korkuyor ve cesaretim kırılıyordu. Lakin seslendirilmiş bir meali açıp dinlerken bir taraftan da Arapçasını okudum. Böylece manayı daha iyi anlayabildiğimi fark ettim.

Ayrıca "yeryüzünü gezin, bakın sizden öncekilerin akıbeti nasıl olmuş?" ayet-i kerimesinin sıkça görünce daha önce bu konudaki düşüncelerim canlandı. Bence iyi bir delillendirme yöntemi... Körü körüne inanmayı, düşünmeden itaat etmeyi yarattığı kuluna yakıştıramayan Cenab-ı Allah, araştırma-inceleme, takip etme, analiz, sentez gibi düşünce metotlarını kullanmalarını isteyerek kullarını ikna etmeye çalışıyor. Apaçık ayetleri inkar edenler olunca da "sen onları uyarsan da uyarmasan da birdir, onlar iman etmezler." buyurarak davetçiyi rahatlatıyor.

Kur'an'ın, dünya semasından gönül semamıza inmeye başladığı andan itibaren onu okumak, dinlemek Rabbimize olan imanımı her daim taze tutuyor. Bu sebeple şu sözü unutmayalım. Bilen biri demiş ki "Allah'la konuşmak istediğimde namaz kılarım; Allah'ın benimle konuşmasını istediğimde Kur'an-ı Kerim okurum." Var mı daha ötesi?