Haftanın ilk günü son dersi idi ve havalar da iyice soğumuştu. Delikanlı yeni sınıfında seçmeli derslere karşı biraz daha ilgiliydi. Not endişesi hissetmeden ve kendisini de dışlanmış görmeden bu dersi tercih etmişti. Akademik başarısı yüksek bir okulda dinini, kitabını öğrenecek olması onu çok sevindiriyordu. Zira evdekiler İmam Hatip sevdalısı anne babasının da gönlü olacaktı.

Üçüncü haftaya girdikleri bu günde ekrana yansıtılmış metni paragraf paragraf tüm sınıf okumuştu. Kimisine uzun kimisine kısa bölümler gelmiş olsa da herkes zil çalana kadar okuyabilmişti. Kur'an okumaya geçmemişlerdi iki hafta geçmesine rağmen. Hocanın amacını tahtadaki yazıdan anlamıştı.

Kur'an-ı Kerim'in nasıl bir kitap olduğunu anlatmak, nasıl anlaşılması gerektiğini vurgulamak istiyordu anlaşılan. Hoca paragraflar arasından durdurup açıklamalar yaparken kendisinde ve sınıf arkadaşlarının nefislerinde bir titreme hissetmişti dikkatle dinleyen delikanlı.

Okuyup sevap alacakları, biraz da kaynatacakları bir ders gibi gördüğü bu dersin heyecanı yüreğini sarmaya başlamıştı. Yazının başlığı "Eşsiz Bir Kur'an Nesli" idi. Kır saçlı öğretmeni, yazarının 16 ciltlik bir Kur'an tefsiri bulunduğunu ve İslam uğrunda şehit olduğunu belirtince daha bir dikkatli dinlemeye başladı.

Yazıda büyük bir sorun, büyük bir dert ya da büyük bir hikmet masaya yatırıyor ve o noktadan Kur'an'a yaklaşmayı tavsiye ediyordu büyük şehit. "Sahabe nesli gibi bir neslin nasıl ortaya çıktığını ve bu neslin yetişmesindeki temel sebepleri sıralamak istiyordu. Çünkü tespit ettiği bu çok önemli nokta şuydu: Cahiliyeti dibine kadar yaşamış bir toplumdan tüm çağlara örnek olmuş güzide bir nesil nasıl çıkmıştı.

Sosyoloji Profesörü olan büyük şehit için can alıcı bir noktaydı bu. Toplumların yapısını ve değişimini inceleyen bir ilim dalında ihtisas yapan biri için çok ciddi bir sorun. Nasıl böyle bir toplu oluştu?

Öncelikle o bölge, Arabistan yarımadası ve özelde Hicaz bölgesi, medeniyetten yoksul ve yoksundu, o sebeple sahabe büyük bir medeniyet kurmak ve tarih sahnesindeki yerini almak istemiş olduğundan Hz. Peygamberin büyük vaatler içeren sözlerine kanmış olmalıydılar. O vesileyle kısa zamanda büyük medeniyete dönüştüler, iddiasından bulunanlar olabilirdi.

Ancak şanlı şehit, bunu düşünmüş olmalı ki cevap mahiyetinde ve "o yörede Yahudiler ve az da olsa Hıristiyanlar vardı. Ayrıca putperestlik-pagan inanışları etkiliydi. Çevrede Roma İmparatorluğu ve Sasani Hanedanı hükmünü sürüyordu. Dışarıdan ve içerinden kültür ve medeniyet dürtüleri bolca devam etmekteydi.

Hz. Peygamberin varlığı ve şahsiyeti o güzel Kur'an neslinin yetişmesinden büyük bir katkısı vardır elbette. Ancak beşer olan peygamberin şahsına, baki olan bir davanın teslim edilmesi tutarlı bir yol değildi. Peygamber (as)'ın önderliğinde, ona candan bağlı nesiller yetişti. Ancak yirmi üç yıllık bir tebliğ ve davet süresinden sonra O da göçtü gitti.

Öyleyse o eşsiz Kur'an Neslinin yetişmesi, kıyamete kadar baki kalacak ve Allah tarafından korunacak olan Kitabın tesiri olmaz mıydı? Evet, oku emriyle başlayan bir kitap, gönülleri, toplumları yeniden inşa ediyordu. Başka kaynak, başka mürebbiyeye gerek görmeden, komutanından emir alan asker gibi beş on ayet ezberleyen ve gidip onu tatbik eden bir nesildi sahabe nesli.

"Samimiyetle, gönülden gelerek gündelik hayatımızı nasıl Allah'ın rızasına göre tatbik ederiz?" diye düşünen ve böyle inanan bir nesli yetiştirmek isteyen Peygamber (as) Hz Ömer'in elinde Tevrat parçalarını görünce onları atmasını ve Musa'nın bile kendisine tabi olacağını belirterek sahabeyi sadece Kur'an'a yöneltecekti.

"Hayatını kitaba göre dizayn eden bir nesil, eşsiz bir nesildir. Hakkın rızasını kazanmış bir nesildir."

Delikanlı haftanın ilk günü, son derste dinlediklerinden sonra kalbinden vurulmuştu sanki. Beyninde şimşekler çakıyordu. İçinde ordular yürüyordu. Bir şeyler Rabbinin sözleri doğrultusunda değişime başlayacaktı.

Kur'an, insanı ve toplumu yeniden ve temelden inşa edecek bir kitap iken onu yüksek raflarda tutmak, sevap kazanmak için okumak hakkını vermemek demekti. Delikanlı kararını vermişti artık. Okuyacak ve uygulama yollarını arayacak, engel olan ne varsa "dur" diyecekti ancak ona yardımcı olabilecek arkadaş bulması da gerekiyordu.