Yüce Rabbimiz insanı en güzel şekilde ,en güzel kıvamda ve en mükemmel bir yapıda yaratmıştır.Yüce Allah "Biz insanı en güzel biçimde yarattık"(Tin,4) buyuruyor.İnsan için eşref'ül mahlukat (yaratılmışların en üstünü) tabiri kullanılır.İnsanı en üstün yapan ana unsur ona akıl bahşedilmiş olmasıdır.İnsana akıl verildiği için vahiy gönderilmiş ve dolayısıyla sorumluluk sahibi bir varlık haline getirilmiştir.

İmam Ebu Yusuf (r.a) insanı tanımlarken şöyle der:"Hayvanlar iyi ile kötüyü birbirinden ayırırlar. İnsan ise iyi ile en iyiyi birbirinden ayırt eder. Örneğin eşeğin önüne odun ile karpuz kabuklarını koysanız eşek, iyi olan karpuz kabuklarını yer.Ama insan ise iyinin de en iyisi olan karpuzun içini yer". Alimlerimiz derler ki vahiy ışık gibidir,akıl ise kamera gibidir.Işık olmadan kamera çekim yapamaz,yapsada çekimler karanlık ve bozuk olur.

Bugün dünya üzerinde yaşayan insanlara baktığımız zaman 2 tip insan topluluğuna şahit oluyoruz:

1-Sadece akıl ile yetinip vahiyden yoksun olanlar.Yani Kur'an'dan sırt çevirenler,

2-Kur'an'a inandığını söylediği halde aklı dışlayanlar,akla önem vermeyenler.

Vahyin (Kur'an'ın) aydınlığından yoksun olup sadece aklını kullanan bugünün batı dünyası(Hıristiyanlar) fen,teknik ve bilimde ilerlemeler kat ettiği halde ahlak ve yaşantı yönünden modern cahiliye hayatı yaşamaktadırlar.Batı dünyasında ki hayat,kutsalı,helal -haramı,günah ve sevabı,ahireti,cennet ve cehennemi olmayan bir hayata dönüşmüştür.Bu değerlerin yerine bütün amacı midesini dolduran,şehvetin ve nefsinin esiri olan ve ahlakı olmayan bir hayat anlayışı yerleşmiştir.Aldatma,tecavüz,zina,eşcinsellik,uyuşturucu,yalan,hırsızlık v.b.bir çok kötülükler yine vahiyden uzak kalmanın sonucu ortaya çıkmıştır.

Vahyi (Kur'an'ı) kabul ettiği halde akla yeteri kadar önem vermeyenlere de günümüz İslam dünyasının bir kısmını örnek verebiliriz.

Kur'an'ı Kerim'de akıl ile ilgili bir çok ayet vardır:

-"Allah'ın izni olmadan hiç kimse inanamaz. O, akıllarını kullanmayanları murdar kılar."(Yunus,100).

-"Ve: Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennemin mahkumları arasında olmazdık! diye ilave ederler."(mülk,10).

-". Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttaki olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hala akıl erdiremiyor musunuz?"(Enam,32).

Bir kısım Müslümanlar aklı ve vahyi birbirinden koparmış, kendi heva ve heveslerine göre İslamı yorumlamaya çalışmışlardır. Bu yapılan yanlışlıklar içinde bulunduğumuz sıkıntılı durumun ortaya çıkmasına sebep olmuştur.Ayetler ve Hadisi şerifler apaçık ortada olduğu halde onları görmemezlikten gelerek yanlışlıklar yapılması İslam dünyasını bu hale getirmiştir.

İslamın en önemli şartları olan namaz , oruç ve haccın vakitleri güneş ve ay hesaplamalarına göre olmasına rağmen son yüzyılda ciddi bir astronomi alimi yetişmemiştir.Oysa geçmişe baktığımız zaman en büyük matematikçi,fizikçi,astronomi alimleri hep İslam dünyasından çıkmıştır.

Günde beş defa namazda yönünü Ka'be'ye çevirmek zorunda olan Müslümanların kıblesini doğru bulması için harita ve coğrafya bilgisine ihtiyaç vardır. Oysa son yüzyılda harita ve coğrafya üzerinde çalışan ciddi bir İslam alimi yetişmemiştir.(Oysa önceleri dünya haritalarına şekil veren İslam alimleriydi).

Kur'an'ın bir çok yerinde geçen "Sizden öncekilerden ibret alınız" uyarısı bizi tarih ilmine teşvik ettiği halde son zamanlarda İslam dünyasında yine tarih alanında kendini kabul ettiren alimler göremiyoruz.

İslam dini, akl-ı selime o kadar çok önem veriyor ki mükellef olmanın ilk şartı akil ve baliğ olmaktır.Yani aklı yerinde ve çocukluktan kurtulmuş olmaktır.Baliğ kelimesinin içinde de aslında akıl vardır.Çünkü yetişkin olmak bir nevi aklını kullanabilecek duruma gelmiş demektir.

Müslümanların en büyük görevlerinden birisi de vahiy ve akla önem veren alimler yetiştirmeleridir.Belki o zaman İslam dünyası tembellik,sefalet,yoksulluk ve kendi içindeki çatışmalardan kurtulabilir.

Unutmayın.Cahiliye hayatından Asr-ı saadet hayatı çıkartan Kur'an ve Resulullah'ın (sav) sünneti önümüzde duruyor.Eğer onlara göre hayatımızı şekillendirmezsek kör bir adamın elindeki fener ona ne kadar yol gösteriyorsa bizim Kur'an'dan ve Sünnetten yararlanmamız da ancak o kadar olur.