Hayat genişledikçe kul hakkı alanı da genişlemektedir. Dünyanın mamur alanları, bir asır öncesine göre ölçümlenemeyecek kadar genişledi. Hayatın yaşandığı alanlar da farklılaştı. İş alanları ve türleri birden bire çoğaldı. Eğitimin tarzı değişti. Eğitim yaşı aşağı ve yukarı doğru uzadı. Branşlaşma derinleşti. İdarecilik alanları ve çeşitleri yelpaze gibi büyüdü. Teknoloji çıldırtacak hal aldı. Apartman hayatı, önceki nesillerin hayal bile edemeyeceği kadar yükseldi.

Apartman kültürü diye bir kültür oluştu. Bu öyle farklı bir kültür halini adı ki, apartmandan site tarzına geçenler bile kendilerini farklı görmeye başladılar. Apartmandan apartmana, yüksekliğe göre değişen bir tarz gelişti. İnsanların ortak kullanım alanları çoğaldı. Otobüs durakları, metro alanları, limanlar bundan bir asır öncesinin köylerindeki insanlardan daha fazla kalabalıkları bir saat içinde toplayıp dağıtmaktadır. Bir otobüsle bir duraktan öbür durağa kadar giderken belki de bir köy dolusu insanla yüzleşmek, sürtüşmek gibi ilişkilere mecburen girilmektedir.

Marketler, ticaret merkezleri bile ticaret metaı kadar insanla sürtünmeyi gerektirebilmektedir. Hastaneler ise daha başka bir alem. Bir hastanede hastalardan fazla, hasta işi takip eden insanlar dolaşmaktadır. Bu insanlar sadece mikrop bulaştırma riski taşımıyorlar. Birbirleri açısından mikrop kadar kul hakkı riski de, o hastane koridorlarında dolaşmaktadır. Elbette sadece hastaneler değil; insanın insanla karşılaştığı her yer...

Sadece bir örnek olması bakımından bir kul hakkı örneğini inceleyebiliriz:

Hastasının sıra beklememesi için veya başka bir nedenle, hastanedeki bekleme süresini becerip kısaltabilen bir hasta ya da yakını düşünelim. Kendisi için uygun görmediği bekleme süresini diğer insanların üzerine yıkarken normalde bir saatte işi görülecek olan bir hastanın, o öne geçmeye muvaffak olan hasta yüzünden iki saat beklemesi gibi bir durum oluşuyor. Bu bir saatlik farkın bedeli nedir?

O hastadan helallik alınmış mıdır, ya da alınabilir mi? İşte çağdaş bir kul hakkı. Bu kul hakkına sadece sırasını atlayan mı karışıyor? Elbette hayır. Sırayı atlayan, ona aracı olan, o atlamaya göz yuman doktor, oradaki zulme şahit olup ses çıkarmayan sessiz Müslüman, orayı yöneten yönetici... Kaç kişi, bize göre gündeme bile gelmeyen bir hakkı ihlal etmektedir.

Bu örneği vapura binerken de uygulayabiliriz, hacca giderken de. Hacca gitmesi mümkün olmayan bir Müslüman, eli bıçak tutmadığı halde kasap vizesiyle hacca giderken kaç hacının kurbanına, kaç hacının şahsına karşı hak ihlali yapmıştır, bilemeyiz. Bildiğimiz bir şey var: Bunların hiç biri gözleri görenden kaçmıyor. Hacılardan kaçabilir, ama O'ndan asla!

Hacca gidip, anadan doğma düzeyinde temiz olarak dönmeyi beklerken, adını adresini bilemeyeceği nicelerinin haklarıyla dönmek de varmış demek!

Şöyle bir sorundan söz edebiliriz: Bir insan, şu veya bu sebepten ötürü bir köyde bir Müslüman'ın malına zarar verdikten elli yıl sonra bile helallik yollarını zorlayabilir. En azından gider, o köyde kim varsa hepsiyle, ölenlerin varisleriyle helalleşir. Ama şu anda yaşadığımız hayat tarzında şehirlerde bu neredeyse mümkün değildir. En iyisi baştan dikkat etmektir.