TBMM Başkanı Cemil Çiçek, bu dönemde milletvekillerinin TBMM Genel Kurulu sırasında birbirlerine yönelik hakaretlerini toplattırıp, rapor haline getirmiş.

Kaba ve Yaralayıcı Sözler başlıklı 110 sayfalık rapor, TBMMde grubu bulunan siyasi parti liderlerinin tümüne gönderilmiş.

Milletvekillerinin meclis konuşmalarında, o kadar çok küfür, argo ve hakaret içeriği taşıyan kelimeler var ki?

Meclis tutanaklarına geçen o küfürleri burada paylaşmaktan haya ederim.

Normal bir insanın bile ağzına alırken utanacağı kelimelerin, meclis çatısı altında, milletin seçilmiş vekilleri tarafından söylenmesi ne kadar acı bir durum.

Meclis Başkanı Çiçek?in tespitine göre de; bu ifadeler Meclis ve siyaseti yaralamakta, ayrıca Meclisin, milletvekillerinin ve genel olarak siyaset kurumunun halk nezdindeki itibarını zedelemekte.

Fikir vermesi için paylaşılabilecek olanları burada paylaşıyorum.

Milletvekilleri birbirlerine en çok; terbiyesiz ve şerefsiz kelimeleri ile hakaret etmiş.

Ayrıca rapora göre, yağcı, eşkiya, ahlaksız, utanmaz, sahtekar, onursuz ve namert kelimeleri de çok kullanılan hitaplarlar arasında bulunuyor.

Vekillerin birbirlerine Çüş, Hayvan, Dansöz , Haydut, Lan?, ?salak gibi hitapları da mevcut.

Tükürdüğünü yalatırım, Şark dansözü, Hangi hayvan verdi bu emri Tuh senin suratına Otomatik yalan makinesi gibi cümleler de raporda yer alanlardan bazıları?

Bu rapordan benim çıkardığım sonuç şu: Milletin meclisi böyle ise sokakların karışmasına şaşırmamak lazım.

Milletin vekilleri ağza alınmayacak küfür ve hakaretlerle birbirilerine hitap ediyorlarsa, halk ne yapsın. Kahvehane tartışmaları, facebook ve twitter atışmaları, vekillerin ki yanında hafif kalıyor.

Sonuç: Önce milletvekilleri söz ve davranışlarına dikkat etmeli.

KIŞKIRTAN MİLLETVEKİLLERİ?

Raporda paylaşılan vekillerin söz ve tutumları , maalesef toplumdaki ayrışma ve çatışmaları besliyor.

Geziparkı olaylarının bu noktaya gelmesinde bazı vekillerin ve siyasilerin,sorumsuzca konuşmalarının da etkisi de var.

Olayları tırmandırıcı açıklamalar yapan, halkı kışkırtmaya çalışan politikacıları şaşkınlıkla izledik.

Kimse başbakanın üslubunu günah keçisi ilan etmesin. Herkes kendi üslubuna baksa zaten bunlar yaşanmazdı.

Polisi şiddetle suçlamak da yapılanları haklı çıkarmaz.

Bu konuda rahmetli Erbakan?ın tutumu en güzel örnektir. Kaç partisi kapatıldı? Kaç darbe yedi? Halkı sokağa dökmedi.

Başbakan Erbakan?ın arka arkaya kurduğu 4 siyasi partinin kapatıldığını, kendisine karşı post modern denilen darbe yapıldığını ve insafsızca mağdur edildiğini, buna rağmen hiçbir zaman şiddeti öngören sokak hareketine taraftar olmadığını ve ona asla taviz vermediğini unutmayalım.

Refah Partisi kapatıldığında Bu kararın tarihin akışı içinde zerre kadar ehemmiyeti yoktur. Önemli olan milletin huzur ve sükunudur. Bir tek kişinin dahi burnunun kanamasına gönlümüz razı olamaz dediğini hatırlayalım.

İHL okullarının kapatılması ve başörtüsü sebebi ile yaşanan onca yasak ve baskıya rağmen, mağdur olan milyonlarca vatandaşımız ne yaktı,ne yıktı,ne taşkınlık yaptı.

Herkes aklını başına alsın. Sağduyulu olsun.

Bunu birlik ve beraberliğimiz için,ülkemizin geleceği için yapmalıyız.

İNEGÖL OLAYLARINDAN TAKSİM OLAYLARINA

GeziParkı olaylarında yaşananlar bize İnegöl olaylarını hatırlattı.

İçte biriken öfke ve kin açığa çıkmıştı.

PKK, ve terör gibi halkın hassas olduğu argümanlar yalana malzeme edilmişti.

Yalan yanlış haberler halkın galeyana gelmesine sebep olmuştu.

Sanal alemde yayılan asılsız haberler kalabalığın ilgisini çekmişti.

Alkolün de etkisi ile bazı kişilerin kışkırtması sonucu kalabalık kontrolden çıkmıştı.

Karakol ve polis taşlanmış. Belediye binası ve araçlar ateşe verilmişti.

Kamu malına ve İnegöl?ün imajına büyük zarar verilmişti.

İnegöl?de yerel olarak yaşanan bu taşkınlığı GeziParkı olaylarında genel olarak gördük.

Format aynı.

Nitekim İnegöl bu tür olayı daha önce tecrübe ettiği için, süreci çok sakin atlattı. Eylemini yapan yine yaptı. Sokağa çıkan yine çıktı. Ama bir yıkma, yakma, taşkınlık olayı yaşanmadı.

Ama Taksim başta olmak üzere bir çok alanda gerginlik oluşturulmaya çalışıldı.

Fikir,düşünce ve hukuk çerçevesi içinde kalması gereken, demokratik ortamlarda ve sandıkta ifade edilmesi gereken farklılıklar öfke ve kine dönüştü.

Hukuk ve asayiş ayaklar altına alındı.

Özgürlük gibi argümanlar bu öfke seline malzeme yapıldı.

Özellikle facebook, twitter gibi sanal ortamlarda yalan yanlış haberler yayıldı.

Alkol yine kışkırtılan kalabalıkların sembolü oldu.

Kontrolden çıkan kalabalıklar, bunu fırsat gören provokatörlerin de kışkırtması ile devlet güçlerine ve kamu araçlarına saldırdı.

Sokak karıştırılmaya, Ülke ateşe verilmeye çalışıldı.

Sonuç; kim kazandı? Hiç kimse? Kaybeden Türkiye oldu.

Artık herkes anlamalı ki sokak çatışmalarından, taşkınlıklardan kimseye fayda yok. Bu tür olaylardan hiçbir partiye ekmek çıkmaz.

İnegöl yaşayıp tecrübe etmişti.

Keşke Türkiye, bu tecrübeyi yaşamak zorunda kalmasaydı.

Umarım ders alınır. Çünkü ders alır ve sağduyulu davranırsak bu suni kriz büyük fırsata dönüşecektir ülkemiz için.

Bunu büyüyen Türkiye adına bir yol kazası kabul edelim. son olsun.

Benim için de son GeziParkı yazısı olsun.