Büyük ve geri dönüşsüz kelimeleri ardı ardına sıralarken gayet rahat görünüyor.

Hiç kimsenin onun kabul ettiğinden farklı bir gerçeği bilme ihtimali söz konusu değildir. İhtimaller dünyasında yaşamasına rağmen kesin ve geri dönüşsüz bir onay bekliyor. "Bir de böylesi var." denmesine bile karnı tok duruyor. Genellikle büyük kalabalıklar arasında duruyor.

Yalnız kaldığında dahi kendisini büyük kalabalıklar önünde hissediyor. Büyük kalabalıklar buluyor, içlerine girip orada kaybolup gidiyor. Sakin bir tavırla hareket ederken, tüm olayları bastıran hengameye de normal gözüyle bakabiliyor. Yeni aldığı gözlüklerinin kırılmasından daha çok, geri dönmekten korkuyor.

"Korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir." dense ne çare. Çare aramanın gereksizliğini savunuyor. İş hukuka kaldığında savunma hakkından bahsetmek zorunda kalacağını unutuyor. Karşısında konuşanların ikna süreçlerini her seferinde reddediyor.

Böyle değil diyorsun. Söyleyeceklerini senin adına yazıyor olmama kızgın olabilirsin. Bu yüzden senin için bir paragraf sonrasında bir boşluk daha bırakıyorum ki istediğin gibi doldur. Bütün sayılanların dışında ne varsa dök içini. Ama sadece içindekini dök.

"Asla böyle olmadı. Bizi yanlış tanıyorsun. Her seferinde aradığımız haklarımız çiğnenirken bizleri isyankar gibi gösterip incitiyorsun. Sen de onlardansın. Anlamak bu denli zor olamazdı. Bir dinlesen, bir bilsen. Zaten diğerleri de böyle. Sizi anlayacağız derler ama aynı zamanda bizleri tutuklayarak görünmez kılmak isterler.

Haklarımız uğrunda görünür olma mücadelemizi küçük görüyorsun. İlerleyen yıllarda bunun tersi olduğunu düşünsene. Yaşadığın yerin her zaman böyle kalacağını, senin istediğin gibi olabileceğini kim ispatlayabilir ki? O halde bizi bu şekilde aşağılama gayretin neden?"

....

"Asla ve katiyetle böyle değil. Aksine daha fazla beklentim var. Hatta senin istediklerinden de fazlasını istiyorumdur. İsyanı isteklerden ayıranın ne olduğunu bilmezsem eğer kitap ayracı olabilirim sadece.

Her seferinde dönüp aynı yerin okunması gerektiğini düşünenlerden olurum. Düşünüyorum derken gerçekleştirilebilir fiillerden uzaklaştırılarak bir isyan uğruna gereksiz çene yoranlardan olurum.

Her seferinde tekrar ediyorum ama zor duyuyorsun. Gerçek değerlerin savunulması ve toplu vatan müdafaası bunların dışında tabii. Zira içinde bir nebze dahi olsa kişisellik olan bir isyan hareketinin gerçekleştirilmesinin kargaşadan başka bir işe yaramadığı gün gibi ortada ama sen bunları bırakarak, fillere karşı cephe alıyorsun.

Ancak burası Afrika değil. Olmasını istediğinle olacak olanı senden öylesine ayırmışlar ki bilmeyi çoktan bir kenara bıraktığını gösteriyorsun. Kafanda hep o son fotoğraf.

Ama nasıl da yürümüştük.

Kalpte bitmek bilmeyen bir adrenalin. Sevgiyle karışık bir halde. İçinde reddedilmiş olan duyguları da besliyor.

Hayır bu tek başına bir karmaşa değil. Etrafındakileri de sarıp sarmalıyor. "Bu hengameden kurtulmanın bir yolu yok mu?" derken; "Bana nankörlük etmeyin." nidası gönüllerden çok, akılları kurcalamakta.