İki toprak parçasını bir birine kavuşturmak için köprüler inşa edilir. Sadece uzun yolların kısalmasına değil vaktin de kısalmasına vesile olur.

Coğrafi mekanların onca sıkıntı ve zahmetini bertaraf eder. Acele işi olanlardan tutunda bir çok sebeple o köprüyü kullananlar vicdanları ile baş başa kaldıklarında çok doğal biçimde dudaklarından dökülür dualar... Allah razı olsun'lar peşpeşe akıp gider.

Köprü kurmanın zor olduğunu herkes bilir. Çocukken derelerin üzerine iki tahta parçası atardık. Köprüyü kurardık, elbiselerinizin ıslanmasına engel olurduk. İçimizde hafiften bir gururda zuhur ederdi aklettiğimiz için.

Dolayısıyla köprü kurmak vuslata bir adımdır. Kavuşmalar, hasretin bittiği sevinçlerin ayyuka çıktığı sürur demleridir. Kurmak, inşa etmek bir medeniyet göstergesidir. Bir teknik ve teknoloji seviyesidir. Bir tık öteye gidersek bir güç ve kudretin işaret taşıdır.

Sadece iki beton ayak üzerine uzatılmış tabyaların ve çelik halatların vidalarını sıkmakla nihayete erdirilecek bir durum değildir. Bir akıl, bir güçlü irade ile taşı gediğine koymaktır mesele.

"Köprüler kurmak" varken "köprüler atmak" neden diye sorduğumuzda "köprünün altından çok sular aktı" diye bir cevap alabilecek bir hal olursa, yapılan bunca işin hiç biri göze gelmez.

İki kıtayı bir birine bağlayan sembollerle süslenmiş "dünyada bir ilk olma" sıfatı ile vasıflandırılmış 1915 Çanakkale Köprüsünden söz ettiğimi bilirsiniz. Sayın Cumhurbaşkanımız devr-i iktidarında kaç defa kıtaları birbirine bağladı, biliyorsunuz.

Lakin bazı sudan bahaneler kategorisinde sıraya girebilecek birkaç sebep ile lekelemek isteyenler vardır. Bir karikatürde "Çanakkale geçilmez" diyorduk, şimdi köprüyü yaptınız altı dakikada geçiliyor, diyecek trajikomik esprili insanlar var yurdumda.

Gönüller arasına köprüler kurulmuş, devlet ile millet arasına köprüler kurulmuş, mazi ile ati (gelecek) arasına köprüler inşa edilmiş... Unutturulan tarih ile hedeflenen tarih arasında örülen gayret köprüleri ufukları açacakken kıskançlık kıskacında kıvrım kıvrım kıvranan zihinler nasıl kavrayacak bunca yapılanı.

Ülkemiz için yapılmış böyle muhteşem bir eseri, geçiş ücreti sebebiyle eleştirenlere bir yere kadar hak verilse bile dünyanın içinde bulunduğu ahvali görenler makul bulacaklar.

"Geçemeyeceğimiz lakin para ödeyeceğimiz bir köprümüz daha oldu" ironisiyle sosyal medyada satır karalayanlar bizim espri sever arkadaşlarımızdır. Lakin böyle güzel hizmetleri yaptırmayız, ettirmeyiz diyen zihniyet sahipleri de var memlekette.

Dede Korkut hikayelerinden Deli Dumrul'a misal getirilmiş sanki. Kuru dere üzerine kurduğu köprüden geçenden otuz akçe, geçmeyenden kırk akçe almaya niyetlenmiş. Neden böyle yaparmış? Çatışma çıkacak ve Deli Dumrul da kendinden daha güçlü biri olmadığını ispat edecekmiş.

Bir Dede Korkut hikayesi daha yazdık Çanakkale 1915'te, aradan geçen 107 yıl sonra 2021'de şehadet diyarına bir köprü kuruldu Anadolu'dan.... Sadece samimi bir gururla geceyi aydınlatan ışıklarla izlemenin tadı bir başkadır.

Lakin asıl önemli olan bu dünyadaki köprüler değildir. Ölümden ötede cennete varmak için kurulan sırat köprüsünden geçmektir mühim olan. Kıldan ince, kılıçtan keskince olan ve kulları cennete vardıran bir köprü. Böyle bir hatırlatma işimize yarar sanırım.

Aynı imana sahip kardeşler, dünyevi tartışmalarda dozu kaçırıp iman kardeşliklerini asla bozmamalılar. Kardeşlik köprüsü imanla kurulur ve sağlam bir köprüdür. Biline...