Mutluluk, kimisi için bir lokma ekmek, kimisi için bir bardak çay, kimisi için araba, kimisi için mal varlığı. Mutluluk, insanların dünya görüşüne, aldığı eğitimin ruhunda oluşturduğu değişime göre şekillenmekte. İnsanların olaya bakış açısı bu değişimin belirleyicisi olmakta. Bizim aldığımız eğitimin ruhumuzda oluşturduğu etkiden kaynaklı olacak ki, genel de maddi durumu umursamaz görünür, manevi boyutu ön planda tutarız.

Mutluluğu, insani gelişim boyutunda küresel düşünenlerdenim. Devlet sınırlarının niçin olduğunu, anlamlı bulmamaktayım. Dünya ölçeğinde dünyayı yöneten gölge bir konseyin olduğunu, ülkelerin yönetimlerinin bu gölge konsey tarafından paye olarak bazı insanlara verildiğini düşünmekteyim. Şimdi sizleri arkanıza yaslanmanızı, gözlerinizi kapatmanızı, dünyanın nasıl yönetildiğini düşünmenizi istiyorum. Dünyanın varlığının, dünya da yaşayan bütün insanlara, bütün canlılara ait olduğunu kabul ediyorum. Bu söylemimin bir komplo teorisi olarak algılanmasını, değerlendirilmesini istemem. Bu düşüncem ilk başta uçuk kaçık gelebilir ama makro düşünüldüğünde bunun gerçek olduğu ortaya çıkacaktır.

Bakıyorsunuz sınırlar birileri tarafından çizilmiş, bu sınırların içinde yaşayanların bir arada kalmaları için, insanların duygularını okşayıcı, onların o sınırlar içinde kalmalarını sağlayıcı aidiyet duygularının oluşumu için bir şeyler üretilmiş. Bu bazen din, bazen bir aşiret, bazen bir tarikat, bazen de bir devlet şeklinde tezahür etmiş. Sınırları çizilen örgüt yapısı içinde bazıları çok yüksek güvenlikli, şaşalı hayatı elde etmiş, bazıları da bu yaşamın devamı için kendini feda eder nitelikte kalmış. Yani yaratıcının kulu olması gerekirken kula kul olmuş.

Dünya üzerinde birçok devlet var. Bu devletleri yönetenlerin çoğu demokratik yaşam ile insanlığın müreffeh içinde yaşamasını amaç edindikleri yalanını söylerler. İşin özünü incelediğiniz de elinde ki varlıklarını insanlık için harcamadıklarını, insanlığın mutluluğu için çalışmadıklarını anlarsınız. Yaşamayı kendi cinsini yok etmek üzere kurduklarını adeta yarış içinde olduklarını görürsünüz. En pahalı bir savaş jetinin değeri 2.4 milyar dolar, Türk Lirasıyla 12,6 milyar. Asgari ücret 2019 yılında 2020 TL. Bir adet B-2 Spirit jet savaş uçağı 17089 kişinin aldığı bir yıllık asgari ücrete eşit. Peki bu B-2 Spirit uçak ne için kullanıyor? Cevap, insanları öldürmek için. Yalnızca bir uçağın değeri milyarları bulurken, savaşmak için yapılan harcamaların değerini benim havsalam almıyor. İnsanları öldürmek için yapılan bu harcamalar, insanları yaşatabilmek için yapılabilseydi, dünya üzerinde savaşlar olmayacak, sömürü düzeni yeknesak olacaktı.

Dünya üzerinde bazı ülkeler çok zengin, bazı ülkelerin insanları açlıktan ölüyor. Dünya ne yapıyor? İnsanları öldürmek için daha çok para, daha çok zaman harcıyor. Dünya barışını sağlamak, ülkeler arası anlaşmazlıkları gidermek amaçlı Birleşmiş Milletler adında bir örgüt kurulmuş. Bu örgütün aldığı kararları kim uyguluyor, kime uygulatılıyor, kim söz sahibi. Bu örgütlerde bile takiyye en üst düzeyde. Beğenmediğim ama gerçek olan doğanın bir kuralı var, güçlü olan güçsüzü yok eder. Birleşmiş Milletler Örgütü karar alama mekanizması nasıl çalışıyor? Niçin bazı ülkelerin veto hakkı var. Sözde demokratik yaşamı kendine hedef seçmiş bazı batılı ülkeler, kendilerinin silahlanmalarının dünya barışına hizmet ettiğini iddia etmekteler. Bu söylemin külliyen yalan olduğunu, kontrolsüz gücün dayanılmaz hafifliğinden kaynaklandığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Özer YILMAZ