Bireylerin bir araya gelerek örgütlenmesi ve örgütlenen o organizasyona egemenlik hakkının verilmesiyle devlet olur, insanlar olmadan devlet olamaz. Devlet egemenlik gücünü, yönetilme biçimini, kendisini oluşturan bireylerden onay alarak, işlerini ise kamu gücünden yetki alan çalışanlarla yapar. Devlet adına çalışanlar, devletin gücünü temsil ettiğinden, devlet ile bireyler arasında oluşacak haksızlıkları adalet terazisi içinde çözmesi gereken erg olarak karşımıza çıkar. Çalışanlar kamusal gücü kullandığında devlet ile bireyler arasında oluşan anlaşmazlıklarda hakkı temsil etmeli, böyle davranmakla tebaanın devletine güven duymasını sağlamış olur. Tebaanın devletine güven duyması, devletini sevmesi, devleti için kendini feda etmesi duygularının oluşmasında devlet adına çalışanların sorumlulukları hiç şüphesiz yadsınamaz.

İnsanlar her zaman layık oldukları yönetim tarzıyla yönetilirler, kendileri iyi olurlarsa yöneticileri de iyi olur. Allah bize akıl sağlığı ve fikir sağlığı vermiş, bu sağlığı insanların aydınlanması ve sömürülmesini engellemek yönünde kullanmayı sağlamak, bir borç olarak üzerimizde durmakta. Adaletsizliği gidermek için ya gücünü kullanacaksın ya fikirlerini söyleyeceksin veya vicdanının sesini dinleyecek, doğruyu iç sesinle haykıracaksın.

Klasik devlet memuru anlayışında yetki erkini kullananlar, insanlar üzerinde tahakkümler kurmaya çalıştı, sanki devletin gülen yüzü yokmuş hep soğuk ve somurtkan yüzü varmış gibi sundular. Çağdaş yönetim anlayışında ise devlet memuru keskin kılıç gibidir. Devlet adına adaleti temsil eder. İnanç değerlerimizde korkaklığın ve cimriliğin olabileceği ama yalan söylemenin asla hoş görülmediği unutulmadan devletin şefkatli eli insanların üzerinde olmalı.

Eğitim ve sağlık hizmetlerinin her kademesinde devletin katkısı var. Eğitim hayatının sağladığı imkanlarla iş hayatına atılanların, devlete ve insanlara karşı ahde vefa borçlarının olduğu unutulmamalı. Bu borçlardan biri de toplumu aydınlatma görevi olarak karşımıza çıkmakta. Toplumu aydınlatması gerekenlerin başında eğitim kesimi, yazarlar ve gazeteciler gelmekte. Aydınlatma sorumluluğu, çıkarlardan önce vicdanların sesine kulak verilerek doğruyu ve yalnızca doğruyu yazmakla olur.

Cumhuriyet, en faziletli yönetim biçimlerinden biri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti öyle sıradan birilerinin lütuf'uyla kurulmuş bir devlet değil. Bu devlet küllerinden yeniden doğarken Halime Hatunların, Nene Hatunların ve isimlerini sayamadığımız nice kadınlarımızın emekleri var. Bu ülkenin varlığı da, yükselmesi de bütün vatandaşların eşit sorumluluğunda, birilerine peşkeş çekilsin diye kurulmadığı gibi, birilerinin egolarını yükseltsin diye de kurulmadı, bütün vatandaşlarına eşit olarak hizmet versin diye kuruldu.

İnsanların geri kalmışlığı kader olarak karşımıza gelmemeli. Mevlana 'Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.' Diyerek insanlara riyasız bir felsefi yol çizmiş. Bazı koltuklar oturanla değer kazanır, bazı insanlar koltukla değer kazanır. Devlet adına çalışanlar yaptığı göreviyle yücelir; o görev insanları hor görsün, insanları küçük görsün diye kendisine verilmediğini bilmesi gerekir. Devlet memuruna görev koltuğu, insanlara hizmet etsin, devletin şefkatli elini insanlara uzatsın diye verilmiş olduğu unutulmamalı. Özer YILMAZ