Roma'da MS 70'li yıllarda yapımı tamamlanan açık alan amfi tiyatro olarak tasarlanmış bir yapı yapılmış. Bundan 2000 yıl önce kadar yapılan bu yapıda, ölümcül müsabakalar, tiyatrolar, infazlar, halka genel olarak gösterilmek istenen görseller düzenlenirdi. Şehrin merkezi adeta kralın; gücünü, görkemini, politikasını, hakimiyetini belirten bu yapı ile süslenmişti. Çok amaçlı kullanılan bu alan 80.000 kişi kapasite ile o dönem için nasıl bir gösteriş olduğunu tahmin edebilirsiniz. Halkın krala bağlılığı, halkın kraldan çekinmesi, otoritenin benimsenmesi için böyle bir taktik düzenlenmişti. Tabi güzel de bir uyutma politikası olarak da kullanıldı zamanla.

Batıl idareler insanların bağlılığını sağlayabilmek için bu tür görselleri kullanmak zorundadırlar. Manevi bağın olmağı yerlerde, maddi bağımlılıklar gerekmektedir. 2000 yıl önce ölümcül müsabakalar ile bağımlı hale getirilip uyutulan insanlar bugün farklı yollar ile yine uyutulmaktadırlar.

Fanatizm tuzağına düşmüş topluluklar; futbol ile basketbol ile boks ile Formula yarışları ile uyutulmaya devam etmektedirler. Zararsız gibi görünen bu görsel şovlar ile çok ciddi bir ekonomik yapı kuvvetlendirilmiştir. Hiçbir spor müsabakası organizasyonun kazancının, İslam'a hizmet etmediğine kanaat getirebilirsek, bu tür organizasyonların nereye hizmet ettiğini bulabiliriz.

Şehrin merkezine kurulan hatta "Mabet" olarak adlandırılan bu statlar ve onların etrafında dönen bütçeler nereye hizmet etmektedirler?

Bu tür spor organizasyonlar, iddia gibi kumar gelirlerine kapı olarak düzenlenirken, biz Müslümanların bu tür organizasyonlara devlet desteği ile yardımlar yapmamız ne kadar doğru olabilir. Yani halkın vergisinden desteklenen sporcular üzerinden, kumardan para kıran organizasyonları beslemiş oluyoruz.

İslam toprakları olarak kurulan şehirlerde ise, en merkezde Mescit inşa edilirdi. Hakimiyetin gerçek sahibinin evi inşa edilirdi. Medine'de ilk önce mescit inşa edildi. Halifeler döneminde kazanılan veya yeni kurulan şehirlerde merkezler mescide ayrılmıştı. İnsanların huzur bulması için uyutulmaya ihtiyacı yoktu, gerçek huzurun İslam'da olduğunu biliyorlardı.

Ramazan, Kadir gecesi, Namaz vakti gibi önemli vakitlerimizi bile İslam şehirlerinin merkezi olan mescitlerde değil de batıl sistemin merkezi olan statlarda veya o statların görüntüleriyle TV başlarında geçirmek, hassasiyetlerimizin önem sıralamasını belirlemektedir.

Allah Teala'nın rızasını kazanabilecek amellerin veya affımıza vesile olabilecek amellerin zamanlarında, vaktimizi başka yerlere harcıyorsak nasıl bir bağımlılıkta olduğumuzu kendimize itiraf edelim.

Bu hafta sonu şampiyon belli olur mu bilmem, ancak Ramazan'ın son 10 gününde olmamız hasebiyle Kadir gecesinin olma ihtimalinin devam ettiğini bilmekteyiz.

Peygamber Efendimiz (SallAllahu aleyhi ve Sellem): "Siz Kadir Gecesi'ni ramazanın son on günü içerisindeki tek rakamlı gecelerde arayınız." (1) buyurmuş olmasına rağmen, hatta 27. gece diye bir hadis olmamasına rağmen, tembellik edip Kadir gecesini aramaktansa bir geceye indirgemek de ayrı bir tuzak olmuştur maalesef.

Rabbim, Kadir gecesini hakkıyla geçirebilenlerden olmayı bizlere nasip etsin.

Allah'ın (cc) kulu, Ümmet-i Muhammed'den, kardeşiniz İlyas...

1. Buhari, Leyletü'l-Kadir, 3; Müslim, Sıyam, 216