Bu oyun, adından da anlaşılacağı üzere; olgun ve de evlilik çağına girmiş erkeklerin, sahnelediği bir oyundur. Her tür tahıl hasadının, tamamlanmasından sonra Ekim-Kasım aylarında sahnelenirdi.

Oyun, mutlaka, gece oynanır. Köyün harman yerine büyük bir ateş yakılır ve yanan ateşin etrafında genişçe bir alan oluşturulurdu.

Burası, oyunun sergileneceği sahnedir. Başoyuncu da köy ihtiyar heyetini ve muhtarı temsil eden kişidir.

Zenne tabir edilen kadın kılığına girmiş iki erkek de oyun kurucuları arasında yer alırdı.

Diğer yandan biri, erkeklik gücünü ileri sürerek diğeri de bilek gücünü kullanarak bu kızlara sahip olmak isterler ve aralarında kıyasıya bir mücadele başlardı.

Zaman zaman bu mücadele, birbirinin kanına girecek dereceye kadar gerilir. Ancak tecrübeli ve de bilge kişiliğe sahip olan muhtar, bu mücadeleyi -bir müddet seyrettikten sonratoplumun lideri olarak araya girer ve müdahalede bulunurdu.

Kızların ve ailelerinin meyil ve isteklerini de öğrendikten sonra öldüresiye bir biri ile mücadele eden iki gencin arasını yaptığı espirili sözler ve gösterdiği babacan tavırları ile bulurdu.

Alev alev yanan gece ateşinin etrafında-kız babalarından başlamak suretiyle-onların hepsini ikna eder ve işi tatlıya bağlardı. Kurduğu yörük mahkemesinde tarafları barıştırır.

Ölesiye yapılan bir mücadeleden sonra kız ve erkekler, ailelerinin de rızaları temin edilerek mutlu yuvalarını kurarlardı. Yönetici muhtar da köyüne ve köylüsüne sahip çıkmış olurdu.

Halk arasında koca oyun tabir edilen bu oyun, esprili bir dua ile son bulurdu. 10-12 yaşlarında iken bir kaç kere seyrettiğim bu oyun,1940'lı yıllarda köyümüzde oynanıyordu. Baş aktörü de Rahmetli Kıray Ahmed idi.

O yıllar, elektriğin ve radyonun bilinmediğisadece-mekanik olarak çalışan gramofonların görülebildiği yıllar yaşanıyordu.

Yeni nesiller için önemli bir şey değil ise de benim ve benden önceki kuşaklar için bu tür oyunlar, büyük anlam ifade ediyordu.

Çünkü köy halkının kaynaşması ve bir anlamda stres atmasını sağladığı gibi bir şifahi edebiyat türünün, hafızadan hafızaya intikaline de vesile oluyordu. Diğer yandan genç kuşaklara, çok çetrefilli de olsa sosyal nitelikli kişisel problemlerin-mutlaka-barış içinde çözmenin gereği ve yararı, gösterilmiş oluyordu.