"Hatırlayın, Musa'ya, 40 gece boyunca huzurumuza alacağımıza dair söz verdik. Musa bu sebeple aranızdan ayrıldıktan sonra siz buzağıya taptınız. Böylece yoldan çıkarak kendinize yazık ettiniz. Bu kötülüğünüze rağmen, akıllanıp şükredesiniz diye sizi af ettik. (BAKARA 51-52)

Kur'an-ı Kerim'de kendisinden en çok bahsedilen peygamber Hz.Musa'dır. Hz.Musa'nın Kur'an-ı kerim'de 136 defa adı geçmektedir. K.Kerim Hz.Musa'nın hayatından bir çok mücadeleyi örnek verir. İşte bu ayet onlardan biridir.

Hz.Musa, Allah'ın emri ve yardımı ile İsrailoğulları'nı Firavun'un zülmünden kurtararak Mısır'dan çıkarmıştı. Bu kurtuluş yürüyüşünde Allah (c.c.) onlar için denizi yarıp yol açmış, aynı denizde Fravun ve ordusunu boğup helak etmişti.

Mısır'dan çıkıp Sina Yarımadasına girdiklerinde Allah(c.c.) Hz. Musa'ya (a.s.) Tevrat'ı vermek üzere kırk gün, kırk gece Tur'a davet etmişti. Bu davet, denizi geçip kurtulan İsrailoğulları'nın, Hz.Musa'dan, Allah'tan gelecek bir kitap istemelerinden sonra yaşanmıştı.

Hz. Musa, yerine kardeşi Harunu, İsrailoğulla'nnın başına vekil tayin etti. Sonra da Allah ile görüşmek için kavminden ayrılıp Tur-i Sina dağına gitmişti. 40 gece, itikaf gibi bir şey bu...

Resulullah Efendimiz(s.a.v) her Ramazan ayının yirminci günü Bayram gününe kadar 10 gün, mescidde itikafa çekilirdi. Hz.Musa (a.a) 40 gece Tur dağında itikafda kalmıştı.

Tasavvufta Hz.Musa'nın bu sünneti yaşatılır. İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri der ki; tarikat ehli kırk günlükmanevi eğitimi bu ayetlerden almıştır. 40 gün tekkeye çekilip, halktan ve dünyadalıklardan uzak, manevi bir eğitimden geçilir. Buna çile deniyor. Çile çekmek, çile doldurmak... Çile Farsça'da kırk demek. Çilehane ise kırkgün kalınan yer anlamında.

40 gün 40 gece... Eğitim ve değişimlerde dikkate alınması gereken bir ölçü. Bu sebeple bir konuda alışkanlık ve tecrübe kazanmak için 40 tekrar ve 40 gün yapma ölçüsü boşuna verilmiyor demek ki.

Rivayetlere göre bu kırk gün, Zi'l­kade ayı ile Zi'l-hicce ayının on günüdür. 40 gece, Hz.Musa (a.s) Tur-i Sina'da Allah ile konuşarak, emir ve yasakları öğrendi. Burada Hz.Musa'ya levhalara yazılı Tevrat verildi. Resulullah Efendimiz'e (s.a.v) K.Kerim yirmi üç yılda inerken, Hz. Musa'ya levhalar kırk gecede verilmiştir. Ayet-i kerime'de özellikle 40 gece diye vurgulanması da önemli bir nokta. Geceler Peygamberlerin hayatında manevi olarak önemli bir yere sahip. K.Kerim'in Kadir gecesi indirilmesi, isra ve Miraç Mucizesinin gece gerçekleşmesi gibi.

Bu 40 günlük süre içersinde İsrailoğulları, Hz.Musa'nın yokluğunda sapıttılar. "Musa sözünde durmadı. Allah'ın kitabı ile geri dönmedi" dediler. Samiri'nin yaptığı bir buzağıya tapmaya başladılar.

Samiri, İsrailoğullarının Samire kabilesine mensup idi. Bu kişi sahip olduğu simya ilmini kullanarak, altından, ses çıkaran bir buzağı heykeli yapmıştı. Samiri: "Bu sizin de Musa'nın da ilahıdır" dedi. Halkı, bu buzağının görmek ve dokunmak istedikleri tanrı olduğuna inandırdı. Hz. Harun'un uyarılarını dinlemediler. "Musa bize dönünceye kadar biz buzağıya tapmaya devam edeceğiz." dediler.

Tabi bu sapmanın tarihi bir alt yapısı var. Şöyle ki; Hz.Yusuf'un ölümünden sonra Mısır halkı da bozulmuş ve tekrar zalim Fravun yönetimi hakim olmuştu. Buzağıya tapma inancı; Kenan, Mısır ve çevre bölgelerde yayılmıştı.

İsrailoğulları da, Hz. Yusuf'tan (a.s.) sonra Fravun yönetimine esir olmuş, buzağıya tapmak gibi batıl inançların etkisinde kalmışlardı. Denizden geçip kurtulduklarında eski inançların etkisinde ilk sapma belirtisini göstermişlerdi. Bu durum Araf Suresi 138. Ayet-i Kerime'de şöyle anlatılır:

"Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Derken, kendilerine mahsus birtakım putlara tapan bir kavme rast geldiler. "Ey Musa," dediler, "onların tanrıları gibi bize de bir tanrı yap da tapalım." Musa "Siz ne cahil milletsiniz," dedi."